Please exchange yen for dollars.
- Lütfen yen'i dolarla değiştirin.
I exchanged seats with her.
- Onunla koltukları değiştirdim.
Please replace the empty ink cartridge in the printer.
- Yazıcının boş mürekkep kartuşunu lütfen değiştir.
They replaced the defective TV with a new one.
- Arızalı TV yi yenisiyle değiştirdiler.
She had to alter her dress by herself.
- Elbisesini tek başına değiştirmek zorunda kaldı.
Don't change sentences that are correct. You can, instead, submit natural-sounding alternative translations.
- Doğru olan cümleleri değiştirmeyiniz. Bunun yerine, doğal-görünen alternatif çeviriler önerebilirsiniz.
Do you think it's dangerous to eat genetically modified food?
- Genetiği değiştirilmiş gıda yemenin tehlikeli olduğunu düşünüyor musunuz?
It's almost impossible to avoid eating genetically modified food.
- Genetiği değiştirilmiş gıda yemekten kaçınmak neredeyse imkansız.
You'll have to modify the height of the table to make it fit.
- Onu uygun hale getirmek için tablonun yüksekliğini değiştirmek zorunda kalacaksın.
Some people want to amend the constitution.
- Bazı insanlar anayasayı değiştirmek istiyorlar.
The Bill of Rights amended the U.S. Constitution.
- İnsan hakları beyannamesi ABD Anayasasını değiştirdi.
But Pepperberg says working with the parrot has already changed the way of looking at animals.
- Fakat Pepperberg papağan ile çalışmanın daha şimdiden hayvanlara bakmanın şeklini değiştirdiğini söylüyor.
Afghanistan and Iran both changed their national anthems several times in the course of the 20th century.
- Afganistan ve İran her ikisi de milli marşlarını 20.yüzyıl boyunca birkaç kez değiştirmişti.
This book will transform your life.
- Bu kitap yaşamınızı değiştirecek.
Tom altered his plans.
- Tom planlarını değiştirdi.
She altered her old clothes to make them look more fashionable.
- Eski kıyafetlerini daha modaya uygun hale getirmek için değiştirdi.
Women are interchangeable instruments for a constantly identical pleasure.
- Kadınlar sürekli aynı zevk için değiştirilebilir enstrümanlardır.
These two parts are interchangeable.
- Bu iki parça değiştirilebilir.
Mary and I, who are twins, used to amuse ourselves by exchanging identities and fooling everyone.
- İkiz olan Mary ve ben kimliklerimizi değiştirerek ve herkesi kandırarak kendimizi eğlendirirdik.
Tom is at the bank exchanging money.
- Tom bankada para değiştiriyor.
Next time I switch jobs, I need work that will let me make use of the experience I've gained up to now.
- Gelecek sefer iş değiştireceğim. Benim şu ana kadar kazandığım deneyimi kullanmama izin verecek işe ihtiyacım var.
Would you like to switch seats?
- Koltukları değiştirmek ister misin?
That will change nothing.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
That'll change nothing.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
He was bartering information.
- Bilgi değiş tokuş ediyordu.
Would you like to swap jobs?
- İşleri değiştirmek ister misin?
Tom wishes he could swap places with Mary.
- Tom yerleri Mary ile karşılıklı değiştirebilmeyi diliyor.
There are varying explanations.
- Değişik açıklamalar var.
Prices vary by location.
- Fiyatlar konuma göre değişir.
Tastes in music vary from person to person.
- Müzikte zevkler kişiden kişiye değişir.
In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest.
- Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.
Many boys and girls ranging from 12 to 18 entered the contest.
- 12 ila 18 arasında değişiklik gösteren birçok erkek ve kız yarışmaya katıldı.
Because the distance between the Sun and Mars varies, temperatures range from -125 degrees Celsius in the Martian winter to 22 degrees Celsius in the Martian summer.
- Güneş ve Mars arasındaki mesafe değiştiği için, sıcaklıklar Mars kışında -125 santigrat derece ile Mars yazında 22 santigrat derece arasında değişir.
In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
- Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.
That won't change anything.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
That will change nothing.
- O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
He's always changing his mind.
- O her zaman fikrini değiştiriyor.
Tom's favorite singer is always changing.
- Tom'un favori şarkıcısı sürekli değişiyor.
He's proposing a suggestion for altering the research method.
- O araştırma yöntemini değiştirmek için bir öneri teklif ediyor.
I'm tired of altering my plans every time you change your mind.
- Senin her fikrini değiştirdiğin zaman planlarımı değiştirmekten usandım.
If the address changes, please contact us.
- Eğer adres değişirse, lütfen bizimle bağlantı kurun.