davranışçı

listen to the pronunciation of davranışçı
Турецкий язык - Английский Язык
behaviorist
behaviourist
davranış
{i} behaviour

It's evident that human behaviour is more dangerous for the environment than radiation. - Apaçık ortadadır ki, insan davranışları çevre için radyasyondan daha tehlikelidir.

Her behaviour was out of the ordinary. - Davranışı sıradışıydı.

davranış
behavior

I was ashamed of my behavior. - Ben davranışımdan utandım.

His behavior disappointed many of his friends. - Onun davranışı arkadaşlarının çoğunu hayal kırıklığına uğrattı.

davranış
conduct

You must answer for your careless conduct. - Dikkatsiz davranışının hesabını vermelisin.

She was asked to account for her conduct. - Ona davranışı için hesap soruldu.

davranış
manner

Tom can't put up with Mary's bad manners any longer. - Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz.

Dr. Jackson has a good bedside manner. - Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.

davranış
attitude

Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life. - Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.

I can't stand that nasty attitude of his any longer. - Onun terbiyesiz davranışlarına dayanamıyorum artık.

davranış
{i} act

It's hard for me to explain my actions. - Davranışlarımı açıklamak benim için zor.

That was a very kind act. - Bu çok nazik bir davranıştı.

davranış
{i} treatment

I'm not accustomed to such treatment. - Böyle bir davranışa alışık değilim.

davranış
deportment

She gave her reporters social deportment tips. - O muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.

davranış
{i} form

Behaviour is the highest form of preaching. - Davranış vaazın en yüksek biçimidir.

davranış
deal
davranış
{i} dealing
davranış
rudeness
davranış
geste
davranış
(Argo) stuff
davranış
action

Her actions disturb me. - Onun davranışları beni rahatsız ediyor.

It's hard for me to explain my actions. - Davranışlarımı açıklamak benim için zor.

davranış
front
davranış
asperity
davranış
fashion
davranış
{i} way

Tom certainly didn't approve of the way Mary was behaving. - Tom Mary'nin davranış biçimini kesinlikle onaylamadı.

There have been a lot of complaints about the way Tom behaves. - Tom'un davranış şekli ile ilgili çok sayıda şikâyetler olmuştur.

davranış
deed

Bad thoughts lead to bad deeds. - Kötü düşünceler kötü davranışlara yol açar.

davranış
stroke
davranış
demeanour [Brit.]
davranış
proceeding
davranış
behaviour [Brit.]
davranış
behavioural [Brit.]
davranış
(Hukuk) action, conduct, stance
davranış
behavior; conduct, comportment, deportment; treatment (of someone)
davranış
action, deed, something done
davranış
turn
davranış
bearing
davranış
doings
davranış
demeanor
davranış
behaviour, conduct, attitude, act, manner, demeanour
davranış
behavioral
davranış
gesture, notable or expressive action
davranış
movement, action, motion
davranış
comportment
davranış
{s} behavioural
davranış
{i} demeanour
davranış
behave

The way Tom behaves infuriates me. - Tom davranış şekli beni öfkelendiriyor.

Many people cannot understand the way hackers behave. - Birçok kişi bilgisayar korsanlarının davranış tavrını anlayamıyor.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение davranışçı в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Davranış
hareket
davranış
Davranma işi veya biçimi, tutum, davranım, muamele, hareket: "Düşünceleri, davranışları bana ters gelen biriyle bir arada oturamam elbet!"- N. Cumalı
davranış
Dıştan gözlemlenebilecek tepkilerin toplamı
davranış
Organizmanın uyaranlar karşısındaki tepkilerinin bütünü
davranış
Davranma işi veya biçimi, tutum, muamele, hareket
davranışçı
Избранное