No matter how much you hurry your effort is just a drop in the bucket.
- Ne kadar acele edersen et, çaban sadece kovada bir damla.
Drop by drop, the lake fills.
- Damlaya damlaya göl olur.
I should have taken my eye drops with me.
- Göz damlamı yanımda getirmeliydim.
All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
- Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
Please turn off the tap. The dripping gets on my nerves.
- Lütfen musluğu kapatın. Damlama sinirlerimi bozuyor.
Tom heard the water dripping.
- Tom suyun damlamasını duydu.
A raindrop splashed on her cheek.
- Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.
A trickle of blood ran down his neck.
- Onun boynundan bir damla kan aktı.
Droplets are falling on my laptop computer.
- Damlacıklar dizüstü bilgisayarımın üstüne düşüyorlar.
The hunter unexpectedly found fresh blood droplets in the snow.
- Avcı beklenmedik bir şekilde karda taze kan damlacıkları buldu.
Constant dripping wears away a stone.
- Damlayan su taşı deler.
Please turn off the tap. The dripping gets on my nerves.
- Lütfen musluğu kapatın. Damlama sinirlerimi bozuyor.
You can hear the water dripping from the pipe.
- Borudan suyun damladığını duyabilirsin.
Constant dripping wears away a stone.
- Damlayan su taşı deler.
I'd like to buy eye drops.
- Göz damlası satın almak istiyorum.
This juice tastes like eye drops. You've tasted eye drops?
- Bu meyve suyunun tadı göz damlası gibi. Göz damlasının tadına baktın mı?
Drop by drop, the water can conglomerate into a lake.
- Damlaya damlaya göl olur.
A jug fills drop by drop.
- Bir sürahi damla damla doldurur.
Please turn off the tap. The dripping gets on my nerves.
- Lütfen musluğu kapatın. Damlama sinirlerimi bozuyor.
Tom heard the water dripping.
- Tom suyun damlamasını duydu.