dıştakiler

listen to the pronunciation of dıştakiler
Турецкий язык - Английский Язык
(Ticaret) outsiders
plural of outsider
Clueless primes who don't yet know how things work on the planes (and especially in Sigil)
dış
exterior
dış
external

Speech is external thought, and thought internal speech. - Konuşma dış düşünce ve düşünce iç konuşmadır.

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

dış
outer

Between the inner and outer planets is an asteroid belt. - İç ve dış gezegenler arasında bir asteroit kuşağı vardır.

The outer part of the ear is made of cartilage. - Kulağın dış tarafı kıkırdaktan yapılmıştır.

dış
extrinsic
dış
outward

A ghost is an outward and visible sign of an inward fear. - Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.

Sami's body had no outward sign of visible trauma. - Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.

dış
foreign

The Foreign Minister was a puppet. - Dışişleri Bakanı bir kuklaydı.

Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home. - Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.

dış
{s} out

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

dış
off

Jane offered to take care of our children when we were out. - Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.

Don't forget to turn off the gas before going out. - Dışarı çıkmadan önce gazı kapatmayı unutmayın.

dış
(Askeri) outlying
dış
outdoor

Tom doesn't play outdoors much. - Tom dışarıda çok oynamaz.

Today, we have to sleep outdoors. - Bugün, dışarıda uyumak zorundayız.

dış
(Biyokimya) peripheral
dış
(Otomotiv) threat

Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war. - Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.

dış
{s} salient
dış
appearance

Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance. - Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.

She managed to keep up appearances. - O, dışarıya belli etmedi.

dış
exogenous
dış
outside

Outside of him, no one else came to the party. - Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.

Shall we take this outside? - Bunu dışarı götürelim mi?

dış
exteriors
dış
outher
dış
outer appearance; outer covering
dış
superficial
dış
external, outer
dış
offshore
dış
outside, exterior; outer; external; foreign
dış
ecto

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide. - Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

dış
outside, exterior
dış
exo

The exosphere is the outermost layer of our atmosphere. - Egzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.

The exosphere is the outermost layer of our atmosphere. - Ekzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.

dış
(Geometri) circumscribed
dış
without

Tom couldn't sneak out of the dorm without being seen. - Tom görülmeden yurdun dışına çıkamadı.

I never go out without buying something. - Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение dıştakiler в Турецкий язык Турецкий язык словарь

dış
Görülen, içte bulunmayan yüzey
dış
İki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı
dış
Bireyin ötesinde bir varlığı olan
dış
Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar."- A. Haşim
dış
Yabancı ülkelerle ilgili
dış
Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları
dış
Bir konunun kapsamına girmeyen şey
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı: "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız
dıştakiler
Избранное