düzenli

listen to the pronunciation of düzenli
Турецкий язык - Английский Язык
neat

She is always neat and tidy. - O her zaman temiz ve düzenli.

Tom is always neat and tidy. - Tom her zaman temiz ve düzenli.

regular

Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis. - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

tidy

She has a a tidy apartment. - Düzenli bir dairesi var.

She always keeps her room neat and tidy. - Odasını her zaman temiz ve düzenli tutar.

steady

But for your steady support, my mission would have resulted in failure. - Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.

coordinated

Tom isn't very coordinated. - Tom çok düzenli değil.

orderly, tidy, trim, neat; ordered, well-arranged; systematic, methodical; regular
settled
well-arranged
(Konuşma Dili) like clockwork
well-ordered
co-ordinate
equable
ordinate
even

Tom has been calling me regularly every evening. - Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.

Tom is organizing a fundraising event. - Tom bir bağış toplama etkinliği düzenliyor.

periodic

Your software needs to be updated periodically. - Yazılımınızın düzenli aralıklarla güncellenmesi gerek.

shipshape
massively
taut
(Askeri) monochromatic waves
arranged
measure
clean-cut
(Askeri) monochromatic wave
measured
trim
(Ticaret) businesslike
elegant
systematic
organized

Tom seems to be organized. - Tom düzenli görünüyor.

Tom is quite organized, isn't he? - Tom oldukça düzenli, değil mi?

orderly
ordered
systematical
clean cut
in order, orderly, tidy
snug
methodical

Tom is methodical, isn't he? - Tom düzenli, değil mi?

Tom works methodically. - Tom düzenli olarak çalışır.

equal
in good trim
right

He's not eating right. I think he's sick. - O düzenli yemek yemiyor. Ben onun hasta olduğunu düşünüyorum.

in order

Everything seems in order. - Her şey düzenli görünüyor.

Line up and walk to the door in order. - Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.

harmonious
coordinate

Tom isn't very coordinated. - Tom çok düzenli değil.

stated
dainty
uniform

The firm provides its workers with their uniforms, but they are expected to have them regularly cleaned. - Firma, işçilerine üniformalarını sağlıyor ama onların düzenli olarak temizlenmesini bekliyor.

under control
straight

She's now straightening up her room. - O, şimdi odasındaki şeyleri düzenliyor.

together

We made a habit of getting together regularly. - Biz düzenli olarak bir araya gelme alışkanlığını edindik.

düzen
layout

The only missing feature of Windows for Workgroups 3.11 is Turkish keyboard layout. - Windows'un Çalışma Grubu 3.11 için tek eksik özelliği Türkçe klavye düzenidir.

The instrument panel has a very ergonomic layout. - Enstrüman paneli, çok ergonomik bir düzene sahip.

düzen
order

Tom thought everything was in order. - Tom her şeyin düzenli olduğunu düşündü.

Everything looks in order. - Her şey düzenli görünüyor.

düzen
array
düzenli olarak
on a regular basis
düzenli aralıklarla
periodically
düzenli aralıklarla
at regular intervals
düzenli ifade
(Bilgisayar) regular expression
düzenli kestirici
regular estimator
düzenli nokta
regular point
düzenli olarak
measuredly
düzenli olarak
(on a) regular basis
düzenli olarak
crisply
düzenli olma
apple-pie order
düzenli olmak
be in order
düzenli rapor
(Politika, Siyaset) regular report
düzenli sefer
(Turizm) regular service
düzenli sıra ile yolunda
in order
düzenli yığmak
stack up
düzenli bir şekilde
on a regular basis
düzenli, derli toplu, yerli yerinde
orderly, neat, in place
düzenli adlanım
(Matematik) regular representation
düzenli aralarla
at regular intervals
düzenli bakım
systematic maintenance
düzenli bakım programları
(Tıp) managed care programs
düzenli bakımını yapmak
keep in repair
düzenli bakımını yapmak
keep in good repair
düzenli bir işe girmek
get a regular job
düzenli biçimde
straight
düzenli biçimde düşmek
(fiyat) spiral down
düzenli biçimde çıkmak
(fiyat) spiral up
düzenli dalgalar
(Askeri) regular waves
düzenli dil
(Bilgisayar) regular language
düzenli dizey
(Matematik) regular matrix
düzenli durdurma
(Bilgisayar) orderly closedown
düzenli dörtyüzlü
(Matematik) regular tetrahedron
düzenli dışkılamak
have open bowels
düzenli eylem
(Dilbilim) regular verb
düzenli eylem
(Dilbilim) weak verb
düzenli eğitim
(Askeri) regular drill
düzenli fonksiyon
(Matematik) regular function
düzenli hale getirmek
make regular
düzenli hat koşulları
lines terms
düzenli içicilik
regular smoking
düzenli işlerge
(Denizbilim) ordered mechanism
düzenli işlev
(Matematik) regular function
düzenli katkı payı
(Sigorta,Ticaret) regular contributions
düzenli katı çözelti
(İnşaat) ordered solid solution
düzenli kentleşme
orderly urbanization
düzenli kentleşme
orderly urbanisation
düzenli kentleşme
planned urbanization
düzenli kentleşme
planned urbanisation
düzenli kesim
(Çevre) periodical cutting
düzenli konuşma
(Dilbilim) articulate speech
düzenli matris
(Matematik) regular matrix
düzenli mekanizma
(Biyokimya) ordered mechanism
düzenli olarak
in good order
düzenli olarak
methodically

Tom works methodically. - Tom düzenli olarak çalışır.

düzenli olarak yapmak
regularize
düzenli olma
regularity
düzenli sinema izleyicisi
cinemagoer
düzenli sulama
regularly watered
düzenli sürüklenme
(Çevre) steady creep
düzenli toplam
tidy sum
düzenli transit servis
(Ticaret) regular transit service
düzenli tutmak
keep (something) in order
düzenli tutmak
keep (something) orderly
düzenli tutmak
keep (somewhere) tidy
düzenli uğranılan liman
(Askeri) port of regular calling
düzenli yansıma
(Fizik) regular reflection
düzenli yayınlanan
periodical
düzenli yayınlanan
periodic
düzenli yerleşme
(Askeri) regular placing
düzenli yerleştirmek
set (down) orderly
düzenli yerleştirmek
place orderly
düzenli yerleştirmek
place well-ordered
düzenli yirmiyüzlü
(Matematik) regular icosahedron
düzenli çaba
(Politika, Siyaset) concerted effort
düzenli çalışmak
work methodically
düzenli çalışmak
study methodically
düzenli çalışmak
work systematically
düzenli çalışmak
study systematically
düzenli çokgen
(Matematik) regular polygon
düzenli çokyüzlü
(Matematik) regular polyhedron
düzenli ödeme
regular payment
düzenli ödeme emri
(Ticaret) direct debit mandate
düzenli şehirleşme
orderly urbanization
düzenli şehirleşme
orderly urbanisation
düzenli şehirleşme
planned urbanization
düzenli şehirleşme
planned urbanisation
düzen
system

We need to change the system. - Düzeni değiştirmemiz gerekiyor.

We're not abusing the system. - Biz düzeni kötüye kullanmıyoruz.

düzen
arrangement

I'll see to the arrangements for the party. - Parti için düzenlemelerle ilgileneceğiz.

This arrangement is only temporary. - Bu düzenleme sadece geçici.

düzen
trim

I don't think Tom would like it very much if I used his electric beard trimmer without his permission. - İzni olmadan onun elektrikli sakal düzenleyicisini kullanırsam Tom'un bundan çok hoşlanacağını sanmıyorum.

düzen
(İnşaat) configuration
düzen
{i} scheme

Tom took part in a scheme set by the police to capture the serial murderer. - Tom seri katili yakalamak için polis tarafından düzenlenen bir entrikaya katıldı.

Tom schemed to destroy the project. - Tom projeyi yok etmek için bir komplo düzenledi.

düzen
pattern
düzen
{i} regulation

The regulation was abolished, but then it was reenacted. - Düzenleme kaldırıldı ama sonra yeniden yürürlüğe kondu.

You should keep to the regulations. - Düzenlemelere uymalısınız.

düzen
(İnşaat) schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzen
arrange

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

düzen
(Muzik) tuning
düzen
get-up
düzen
(Kanun) deceit

Tom is deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz, değil mi?

Tom is being deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz oluyor, değil mi?

düzen
(Askeri) intrigue
düzen
programme
düzen
regulate

The Angkar regulated every moment of our lives. - Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.

Traffic lights are used to regulate traffic. - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.

düzen
(Denizbilim) arrencement
düzen
install
düzen
(Bilgisayar) schema
düzen
trick
düzen
regular

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis. - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.

düzen
composition
düzen
range
düzen
(Ticaret) lay out
düzen
cheat
düzen
invention
düzen
(Bilgisayar) edit

He has some knowledge of editing. - Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

düzen
establishment
düzen
organisation
düzen
shine

Rain or shine, the athletic meet will be held. - Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.

düzen
combination
düzen
set up

Tom wants to set up a meeting. - Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.

Let's set up a meeting. - Bir toplantı düzenleyelim.

düzen
(Ticaret) law and order

The police are responsible for the maintenance of law and order. - Polis, kanun ve düzenin korunmasından sorumludur.

The British have a lot of respect for law and order. - İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.

düzen
make-up
düzen
accommodation
düzen
{i} regime
düzen
{i} harmony
kadar düzenli
as regular as
yıllık düzenli gelir
(Ticaret) annuity
çok düzenli
smoothly
çok düzenli
precisely
çok düzenli
like clockwork
çok düzenli bir şekilde
in apple-pie order
düzen
regularity
düzen
method

Tom is methodical, isn't he? - Tom düzenli, değil mi?

Tom works methodically. - Tom düzenli olarak çalışır.

düzen
trickery
düzen
ordinance
düzen
chicanery
düzen
orderliness
düzen
sequence
düzenli olarak
routinely
düzenli ordu
regular army
düzenli olarak
regularly

You have to eat regularly. - Düzenli olarak yemek zorundasın.

Tom regularly eats sushi with his mother. - Tom annesiyle birlikte düzenli olarak suşi yer.

düzen
disposal
düzen
sort out
düzenli olarak
on regular base
aşırı düzenli
prim
bozuk düzenli olarak
uncoordinatedly
doğada düzenli olarak görülmeyen
(bitki) casual
düzen
cosmos

Cosmos is the antithesis of chaos. - Kaosun antitezi düzendir.

düzen
disposition
düzen
the social order, the system
düzen
order, orderliness; arrangement
düzen
(Konuşma Dili) trick
düzen
right

Cheer up! Everything will soon be all right. - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.

He's not eating right. I think he's sick. - O düzenli yemek yemiyor. Ben onun hasta olduğunu düşünüyorum.

düzen
regime, seasonal flow pattern of a river
düzen
make up
düzen
convention
düzen
order, regularity; regime; tuning; trick, lie, invention
düzen
contexture
düzen
get up

Let's get up a party for Tom's birthday. - Tom'un doğum günü için bir parti düzenleyelim.

They will get up a party for Tom's birthday. - Onlar Tom'un doğum günü için parti düzenleyecekler.

düzen
mus. tuning
düzen
formation
düzen
arch. order
düzen
(Hukuk) co-ordination
düzen
coordination
düzen
rhythm
düzen
adjust

I didn't make any adjustments. - Herhangi bir düzenleme yapmadım.

düzen
program

The telethon is a French TV program organized every year to collect funds in order to finance medical research. - Teleton tıbbi araştırmaları finanse etmek amacıyla para toplamak için her yıl düzenlenen bir Fransız televizyon programıdır.

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

düzen
ordonnance
düzen
setup
düzenli olarak
equably
kademe düzenli
echeloned
optik düzenli lamba
(Aydınlatma) pressed glass lamp
Турецкий язык - Турецкий язык
Sistemli, nizamlı
Düzeni olan, yerli yerinde, kararlı, tertipli, muntazam: "Hele, düzenli giyim diye bir dertleri hiç yoktur."- S. Ayverdi
Düzeni olan, yerli yerinde, kararlı, tertipli, muntazam
SiSTEMLi
düzenli ordu
En küçük birimden en büyük birliğe kadar her türlü donanıma sahip askerî güç
Düzen
sıra
Düzen
nizam
Düzen
sistem
Düzenli olarak
muntazaman
düzen
Bez dokuma tezgâhı
düzen
Dolap, hile: "Hile, düzen dağarcığından elbette yeni bir şey bulup çıkaracak."- E. E. Talu
düzen
Alet edevat takımı
düzen
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
düzen
Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin biribirlerine göre ilişkileri
düzen
Dolap, hile
düzen
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem: "Evin en bozuk düzeninde bile hastalığa mahsus birtakım aletler vardır."- R. N. Güntekin
düzen
Müzik aletlerinde ses ayarı, akort
düzen
Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması
düzen
Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim
düzen
Yerleştirme, tertip
düzenli
Избранное