düzenleyen

listen to the pronunciation of düzenleyen
Турецкий язык - Английский Язык
organizer
mus. arranger
arranger
editor
original
(Bilgisayar) organized by
düzenleyen kimse
organizer
düzenle
{f} order

Tom called the meeting to order. - Tom talimat vermek için toplantı düzenledi.

Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order. - Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.

düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
bale düzenleyen kimse
(Muzik) choreograph
düzenle
(Bilgisayar) edit

What's your favorite image editing software? - En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

The Angkar regulated every moment of our lives. - Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.

Traffic lights are used to regulate traffic. - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

Their house is organized according to Feng Shui. - Evleri Feng Shui'ye göre düzenlendi.

The speaker organized his lecture notes. - Konuşmacı ders notlarını düzenledi.

düzenle
regularize
düzenle
organize

Who organized that meeting? - O toplantıyı kim düzenledi?

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
belgeyi düzenleyen adli makam
(Hukuk) issuing judicial authority
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

We arranged the books according to size. - Kitapları büyüklüklerine göre düzenledik.

She arranged the flowers beautifully. - Çiçekleri güzel düzenledi.

sindirimi düzenleyen
digestive
su akışını düzenleyen araç
sluice
tartışmalar düzenleyen dernek
debating society
temsil düzenleyen kişi
impresario
ünlülerin katıldığı davetleri düzenleyen kimse
lion hunter
Турецкий язык - Турецкий язык
nazım
düzenleyen
Избранное