düzenler

listen to the pronunciation of düzenler
Турецкий язык - Английский Язык
(Bilgisayar) schemes
(Bilgisayar) themes
düzen
layout

I've changed my website's layout. - Ben web sitemin düzenini değiştirdim.

The only missing feature of Windows for Workgroups 3.11 is Turkish keyboard layout. - Windows'un Çalışma Grubu 3.11 için tek eksik özelliği Türkçe klavye düzenidir.

düzen
order

Everything looks in order. - Her şey düzenli görünüyor.

Social order does not come from nature. It is founded on customs. - Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.

düzen
array
düzenler, kurallar
is organized, the rules
düzenle
{f} order

We use computers to solve problems and to put information in order. - Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.

Tom called the meeting to order. - Tom talimat vermek için toplantı düzenledi.

düzen
system

Let's try to change the system. - Düzeni değiştirmek için çalışalım.

Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order. - Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.

düzen
arrangement

This arrangement is only temporary. - Bu düzenleme sadece geçici.

I'll see to the arrangements for the party. - Parti için düzenlemelerle ilgileneceğiz.

düzen
trim

I don't think Tom would like it very much if I used his electric beard trimmer without his permission. - İzni olmadan onun elektrikli sakal düzenleyicisini kullanırsam Tom'un bundan çok hoşlanacağını sanmıyorum.

düzen
(İnşaat) configuration
düzen
{i} scheme

Tom schemed to destroy the project. - Tom projeyi yok etmek için bir komplo düzenledi.

Tom warned the police about a scheme to assassinate the mayor. - Tom belediye başkanına suikast düzenlemek için bir plan hakkında polisi uyardı.

düzen
pattern
düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
düzen
{i} regulation

The regulation was abolished, but then it was reenacted. - Düzenleme kaldırıldı ama sonra yeniden yürürlüğe kondu.

Import regulations have been relaxed recently. - İthalat düzenlemeleri son zamanlarda gevşetilmiştir.

düzen
(İnşaat) schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzen
arrange

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

Tom hangs his clothes, then arranges them by color. - Tom elbiselerini asar, sonra onları rengine göre düzenler.

düzen
(Muzik) tuning
düzen
get-up
düzen
(Kanun) deceit

Tom is being deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz oluyor, değil mi?

Tom is deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz, değil mi?

düzen
(Askeri) intrigue
düzen
programme
düzen
regulate

Rice prices are regulated by the government. - Pirinç fiyatları hükümet tarafından düzenlenir.

Many countries try to regulate the birth rate. - Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.

düzen
(Denizbilim) arrencement
düzen
install
düzen
(Bilgisayar) schema
düzen
trick
düzen
regular

This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held. - Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

düzen
composition
düzen
range
düzen
(Ticaret) lay out
düzen
cheat
düzen
invention
düzen
(Bilgisayar) edit

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

What's your favorite image editing software? - En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?

düzen
establishment
düzen
organisation
düzen
shine

Rain or shine, the athletic meet will be held. - Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.

düzen
combination
düzen
set up

We'll set up a meeting. - Bir toplantı düzenleyeceğiz.

Let's set up a meeting. - Bir toplantı düzenleyelim.

düzen
(Ticaret) law and order

The British have a lot of respect for law and order. - İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.

The police are responsible for the maintenance of law and order. - Polis, kanun ve düzenin korunmasından sorumludur.

düzen
make-up
düzen
accommodation
düzen
{i} regime
düzen
{i} harmony
düzenle
(Bilgisayar) edit

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzen
regularity
düzen
method

Tom is methodical, isn't he? - Tom düzenli, değil mi?

Tom works methodically. - Tom düzenli olarak çalışır.

düzen
trickery
düzen
ordinance
düzen
chicanery
düzen
orderliness
düzen
sequence
düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

Traffic lights are used to regulate traffic. - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.

Hong Kong is the least regulated economy in Asia. - Hong Kong Asya'daki en az düzenlenmiş ekonomidir.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

Who organized that meeting? - O toplantıyı kim düzenledi?

düzenle
regularize
düzenle
organize

She tried to persuade him to organize a boycott. - O, onu bir boykot düzenlemesi için ikna etmeye çalıştı.

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzen
disposal
düzen
sort out
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
düzen
cosmos

Cosmos is the antithesis of chaos. - Kaosun antitezi düzendir.

düzen
disposition
düzen
the social order, the system
düzen
order, orderliness; arrangement
düzen
(Konuşma Dili) trick
düzen
right

Cheer up! Everything will soon be all right. - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

düzen
regime, seasonal flow pattern of a river
düzen
make up
düzen
convention
düzen
order, regularity; regime; tuning; trick, lie, invention
düzen
contexture
düzen
get up

They will get up a party for Tom's birthday. - Onlar Tom'un doğum günü için parti düzenleyecekler.

Let's get up a party for Tom's birthday. - Tom'un doğum günü için bir parti düzenleyelim.

düzen
mus. tuning
düzen
formation
düzen
arch. order
düzen
(Hukuk) co-ordination
düzen
coordination
düzen
rhythm
düzen
adjust

I didn't make any adjustments. - Herhangi bir düzenleme yapmadım.

düzen
program

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

The telethon is a French TV program organized every year to collect funds in order to finance medical research. - Teleton tıbbi araştırmaları finanse etmek amacıyla para toplamak için her yıl düzenlenen bir Fransız televizyon programıdır.

düzen
ordonnance
düzen
setup
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

She arranged the flowers beautifully. - Çiçekleri güzel düzenledi.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение düzenler в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Düzen
sıra
Düzen
nizam
Düzen
sistem
düzen
Bez dokuma tezgâhı
düzen
Dolap, hile: "Hile, düzen dağarcığından elbette yeni bir şey bulup çıkaracak."- E. E. Talu
düzen
Alet edevat takımı
düzen
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
düzen
Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin biribirlerine göre ilişkileri
düzen
Dolap, hile
düzen
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem: "Evin en bozuk düzeninde bile hastalığa mahsus birtakım aletler vardır."- R. N. Güntekin
düzen
Müzik aletlerinde ses ayarı, akort
düzen
Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması
düzen
Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim
düzen
Yerleştirme, tertip