düzenlenmemiş

listen to the pronunciation of düzenlenmemiş
Турецкий язык - Английский Язык
unedited
unorganized
düzenle
{f} order

Tom called the meeting to order. - Tom talimat vermek için toplantı düzenledi.

She put her room in order. - O, odasını düzenledi.

düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
düzenle
(Bilgisayar) edit

How often do you edit your profile? - Ne sıklıkta profil düzenlersin?

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

Yuriko arranges flowers in her spare time. - Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

The Angkar regulated every moment of our lives. - Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.

Many countries try to regulate the birth rate. - Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

Who organized that meeting? - O toplantıyı kim düzenledi?

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

düzenle
regularize
düzenle
organize

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

I think it's time for me to organize a party. - Sanırım bir parti düzenlememin zamanıdır.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

She arranged the flowers beautifully. - Çiçekleri güzel düzenledi.

I arranged catering for tomorrow's party. - Yarınki parti için yeme içme işini düzenledim.

düzenlenmemiş
Избранное