Определение düzenlemek в Турецкий язык Английский Язык словарь
- regulate
Traffic lights are used to regulate traffic.
- Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.
- organize
I need about twenty minutes to organize my morning.
- Sabahımı düzenlemek için yaklaşık yirmi dakikaya ihtiyacım var.
I have to organize my schedule before the end of the month.
- Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.
- hold
Tom is looking for a suitable place to hold the meeting.
- Tom toplantıyı düzenlemek için uygun bir yer arıyor.
We have to rent a room to hold the party in.
- Biz, partiyi düzenlemek için bir oda kiralamak zorundayız.
- put in order
- arrange
I have to arrange my hair.
- Saçımı düzenlemek zorundayım.
She arranges the buying and selling of houses in and around Deal.
- O Deal'in içinde ve çevresinde ev alışı ve satışı düzenlemektedir.
- lay out
- (Kanun) issue
- draw up
- mount
- collocate
- compose
- forge
- orchestrate
- engineer
- neaten
- give
- designate
- control
- format
- set up
Would it be possible to set up a meeting with us on April fifth or sixth?
- Beş veya altı Nisan'da bizimle bir toplantı düzenlemek mümkün müdür?
Tom wants to set up a meeting.
- Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.
- shape
- array
- distribute
- dress
- fit up
- write out
- fix up
- write up
- unclutter
- (Bilgisayar) toorder
- concoct
- embody
- fix
- queue
- (Ticaret) organizing
- design
- prepare
- collate
- appoint
- codify
- make out
- spruce
- get things square
- make
- install
- reorganize
- fix with
- string
- plan
- get
- designata
- set out
- make up
- digest
- devise
- manage
- (Kanun) set right
- set
Tom wants to set up a meeting.
- Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.
Would it be possible to set up a meeting with us on April fifth or sixth?
- Beş veya altı Nisan'da bizimle bir toplantı düzenlemek mümkün müdür?
- clear up
- purge
- impose
- accommodate
- stage
- structure
- (belge) calendar
- regularize
- (Hukuk) to coordinate
- frame
- to put in order, to fix, to clear (sth) up; to arrange, to dispose; to arrange, to hold, to organize; (belge, sözleşme, vb.) to draw up; to control
- order
We use computers to solve problems and to put information in order.
- Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.
I have no time to put my books in order before I go.
- Gitmeden önce kitaplarımı düzenlemek için vaktim yok.
- düzenleme
- regulation
Import regulations have been relaxed recently.
- İthalat düzenlemeleri son zamanlarda gevşetilmiştir.
In the first place, I would like to announce several new regulations.
- İlk olarak birkaç yeni düzenlemeyi duyurmak istiyorum.
- yeniden düzenlemek
- reorganize
- düzenleme
- editing
What's your favorite image editing software?
- En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?
He has some knowledge of editing.
- Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.
- düzenleme
- {i} arrangement
Thank you for making the arrangements.
- Düzenlemeleri yaptığınız için teşekkür ederiz.
I'll see to the arrangements for the party.
- Parti için düzenlemelerle ilgileneceğiz.
- düzenle
- {f} order
Her sewing basket, dresser drawers and pantry shelves are all systematically arranged in apple-pie order.
- Onun dikiş sepeti, şifonyer çekmeceleri ve külotlu çorap rafları hepsi sistemli olarak yerli yerinde düzenlenir.
She put her room in order.
- O, odasını düzenledi.
- düzenleme
- {i} layout
- düzenleme
- (Bilgisayar) arrange
She likes to arrange flowers.
- O, çiçekleri düzenlemeyi seviyor.
I'd like to learn how to arrange flowers.
- Çiçek düzenlemeyi öğrenmek istiyorum.
- bahçe düzenlemek
- landscape
- düzenle
- timetable
- düzenle
- {f} sort out
- düzenleme
- organisation
- düzenleme
- {i} setting
- yeniden düzenlemek
- reconstruct
- (yazı) düzenlemek
- edit
- baskın düzenlemek
- raid
- düzenle
- (Bilgisayar) edit
What's your favorite image editing software?
- En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?
He has some knowledge of editing.
- Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.
- düzenle
- (Bilgisayar) edit ratings
- düzenle
- (Bilgisayar) edit in
- düzenle
- (Bilgisayar) compact
- düzenleme
- embodying
- düzenleme
- grading
- düzenleme
- composition
- düzenleme
- embodiment
- düzenleme
- (Ticaret) scheduling
- düzenleme
- embody
- düzenleme
- (Tıp) modulation
- düzenleme
- preconditioning
- düzenleme
- (Dilbilim) monitoring
- düzenleme
- (Biyokimya) calibration
- düzenleme
- (Denizbilim) calibiration
- düzenleme
- make-up
- düzenleme
- (Politika, Siyaset) rule book
- düzenleme
- formation
- düzenleme
- (Bilgisayar) edit
Adobe and Apple both have top-notch video editing programs.
- Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.
He has some knowledge of editing.
- Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.
- düzenleme
- surveillance
- düzenleme
- disposal
- düzenleme
- (Denizbilim) arrengement
- düzenleme
- control
- düzenleme
- ordering
- düzenleme
- regulating
- düzenleme
- configuration
- düzenleme
- coordinating
- düzenleme
- (Bilgisayar) edibility
- düzenleme
- co-ordination
- düzenleme
- regularization
- düzenleme
- set out
- düzenleme
- disposition
- düzenleme
- {i} distribution
- fatura düzenlemek
- (Ticaret) invoice
- fatura düzenlemek
- (Ticaret) to draw up an invoice
- fatura düzenlemek
- (Ticaret) draw up an invoice
- gösteri düzenlemek
- demonstrate
- gösteri düzenlemek
- protest
- içice düzenlemek
- nest
- içiçe düzenlemek
- nest
- saldırı düzenlemek
- attack
- tekrar düzenlemek
- redeploy
- yeniden düzenlemek
- reformulate
- yeniden düzenlemek
- rearrangement
- düzenle
- {f} tidy
I am not going out because I have to tidy my room.
- Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.
- düzenle
- {f} scheduling
- düzenle
- arrange
The two stamp collectors arranged a trade.
- İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.
Tom hangs his clothes, then arranges them by color.
- Tom elbiselerini asar, sonra onları rengine göre düzenler.
- düzenle
- {f} landscaping
- düzenle
- {f} regularized
- düzenle
- regulate
Rice prices are regulated by the government.
- Pirinç fiyatları hükümet tarafından düzenlenir.
The Angkar regulated every moment of our lives.
- Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.
- düzenle
- {f} regulating
The President needs to sign a law regulating public spending.
- Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.
- düzenle
- {f} organized
We organized a project team.
- Biz bir proje ekibi düzenledik.
Who organized that meeting?
- O toplantıyı kim düzenledi?
- düzenle
- regularize
- düzenle
- organize
I think it's time for me to organize a party.
- Sanırım bir parti düzenlememin zamanıdır.
He organized a summer rock festival.
- O, bir yaz rock festivali düzenledi.
- düzenle
- tidy up
- düzenle
- clear up
- düzenle
- {f} coordinate
- düzenle
- {f} organizing
She spends more time organizing than I.
- O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.
- düzenle
- {f} submitted
- düzenle
- {f} coordinating
- düzenleme
- alignment
- düzenleme
- collocation
- düzenleme
- tuning
- düzenleme
- co ordination
- düzenleme
- coordination
- basın toplantısı düzenlemek
- to held press conference
- düzenle
- clear#up
- düzenle
- {f} schedule
Tom scheduled a last-minute meeting.
- Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.
I have to organize my schedule before the end of the month.
- Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.
- düzenle
- space out
- düzenle
- coordinated
- eylem düzenlemek
- to organise a demonsration
- eylem düzenlemek
- to stage a protest
küresel ısınma için eylem düzenlendi.
- rapor düzenlemek
- reports to
- toplantı düzenlemek
- Hold a meeting
- adına düzenlemek
- organize for (someone)
- adına düzenlemek
- draw up in someone's name
- anket düzenlemek
- take a poll
- ayin düzenlemek
- hold a religious ceremony
- belge düzenlemek
- draw up a document
- belge düzenlemek
- draft a document
- belge düzenlemek
- prepare a document
- bilanço düzenlemek
- make up a balance sheet
- cephesini düzenlemek
- front
- düzenle
- spaceout
- düzenle
- rhythm
- düzenle
- redd
- düzenle
- arranged
We arranged the books according to size.
- Kitapları büyüklüklerine göre düzenledik.
They arranged a meeting.
- Onlar bir toplantı düzenlediler.
- düzenleme
- trimming
- düzenleme
- arrangement, regulation, control
- düzenleme
- reorganization
- düzenleme
- (Hukuk) regulation, arrangement, adjustment, alignment
- düzenleme
- mus. arrangement
- düzenleme
- hatcher
- düzenleme
- arranging or putting things in order; arrangement
- düzenleme
- organizing
She spends more time organizing than I.
- O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.
- düzenleme
- execution
- düzenleme
- make up
- düzenleme
- codification
- düzenleme
- (Nükleer Bilimler) regulate
Traffic lights are used to regulate traffic.
- Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.
Many countries try to regulate the birth rate.
- Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.
- etkinlik düzenlemek
- organize an event
- etkinlik düzenlemek
- organize an activity
- evrak düzenlemek
- draw up document
- evrak düzenlemek
- draft document
- evrak düzenlemek
- prepare document
- eğlence düzenlemek
- lay on entertainment
- fuar düzenlemek
- organize a fair
- gerekli belgeleri düzenlemek
- (Kanun) prepare pertinent documents
- gizlice düzenlemek
- stage manage
- ihale düzenlemek
- make a tender
- istisnai kıymetle beyan düzenlemek
- (Hukuk) issuing a declaration under exceptional value
- kampanya düzenlemek
- organize a campaign
- katalog düzenlemek
- compile catalog
- kermes düzenlemek
- hold a kermis (fair)
- kermes düzenlemek
- organize a fair
- konferans düzenlemek
- (Politika, Siyaset) hold the conference
- kronolojik olarak düzenlemek
- chronologize
- liste düzenlemek
- compile a list
- liste düzenlemek
- draw up a list
- makbuz düzenlemek
- (Ticaret) make out a receipt
- melodiyi kontrpuan biçiminde düzenlemek
- counterpoint
- parti düzenlemek
- hold a party
- parti düzenlemek
- organize a party
- parti düzenlemek
- lay on party
- parti düzenlemek
- (Konuşma Dili) have open house
- piyes düzenlemek
- mount a play
- rapor düzenlemek
- prepare a report
- rapor düzenlemek
- compile a report
- rapor düzenlemek
- draw up a report
- resepsiyon düzenlemek
- organize a reception
- senet düzenlemek
- draw a bill
- seri halinde düzenlemek
- seriate
- sipariş düzenlemek
- prepare an order
- sisteme göre düzenlemek
- systematize
- suikâst düzenlemek
- assassinate
Tom warned the police about a scheme to assassinate the mayor.
- Tom belediye başkanına suikast düzenlemek için bir plan hakkında polisi uyardı.
- tur düzenlemek
- organize a tour