düzülmek

listen to the pronunciation of düzülmek
Турецкий язык - Английский Язык
even be
to be arranged
to begin, set about, set to, embark upon
to be made up, be faked, be forged
arranged
düz
smooth

Mary smoothed down her skirt. - Meryem eteğini düzeltti.

I think that will go smoothly. - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.

düz
plain

Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese. - Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.

She wore a plain blue dress. - O, düz mavi bir elbise giydi.

düz
straight

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

I want to go straight. - Ben düz gitmek istiyorum.

düz
flat

Its surface was as flat as a mirror. - Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.

The earth is round, not flat. - Dünya yuvarlaktır, düz değil.

düz
{s} even

I corrected even the smallest details. - Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.

Her birthday party will be held tomorrow evening. - Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.

düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis. - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

düz
(Otomotiv) flat base
düz
flattened
düz
right

You must put these mistakes right. - Bu hataları düzeltmelisin.

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

I'm going to raise my English level. - İngilizce düzeyimi yükselteceğim.

Have you checked the oil level recently? - Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?

düz
direct
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

Geometry is based on points, lines and planes. - Geometri noktalar, çizgiler ve düzlemlere dayalıdır.

She lives on another plane of existence. - O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

düz
forehand
düz
running
yola düzülmek
to set off (on a journey)
Турецкий язык - Турецкий язык
Düzme işine konu olmak veya düzme işi yapılmak
Düzme işine konu olmak veya düzme işi yapılmak: "O araba önde, öteki arabalar arkada, süvariler ve yayalar yola düzüldüler."- S. F. Abasıyanık
düz
Kıvırcık veya dalgalı olmayan (saç)
Düz
yeksan
Düz
(Osmanlı Dönemi) MASUG
Düz
(Osmanlı Dönemi) MÜMLES
düz
Yalın, sade, süssüz
düz
Engebesiz olan yer, düzlük, ova: "Kardaş gitmem Diyarbakır düzüne / Kızlar peri olsa bakmam yüzüne."- Halk türküsü. İçinde anason, sakız gibi kokulu maddeler olmayan üzüm rakısı, düziko
düz
Yayvan, altı derin olmayan
düz
İçinde anason, sakız gibi kokulu maddeler olmayan üzüm rakısı, düziko
düz
Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan
düz
içinde anason, sakız gibi kokulu maddeler olmayan üzüm rakısı
düz
üzüm rakısı
düz
Yalın, sade, süssüz. Çizgisiz, desensiz ve tek renkli
düz
Çizgisiz, desensiz ve tek renkli
düz
Kısa ökçeli, ökçesiz (ayakkabı)
düz
Yüzeyinde girinti çıkıntı olmayan, müstevi
düz
içinde sakız, anason gibi kokulu maddeler bulunmayan üzüm
düz
Engebesiz olan yer, düzlük, ova
düz
Kır, ova
düz
Kıvrımlı olmayan, doğru
düzülme
Düzülmek işi veya durumu
düzülmek
Избранное