Tom azimli ve çalışkan.
- Tom is determined and hard-working.
Tom azimli bir adamdır.
- Tom is a determined man.
Bilimsel çalışmalar yoluyla bu kayaların yaşını belirlemek olanaklıdır.
- It is possible to determine the age of these rocks through scientific studies.
Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
- A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
Tom Mary'i öldürmeye kararlıydı.
- Tom was determined to kill Mary.
Tom Mary'i öpmeye kararlıydı.
- Tom was determined to kiss Mary.
Seyahat için tarihi belirlediler.
- They determined the date for the trip.
Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
- One's lifestyle is largely determined by money.
Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.
- I'm determined to solve this puzzle before I go to bed.
Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
- We should determine what is to be done first.
Seyahat için tarihi belirlediler.
- They determined the date for the trip.
Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.
- Our lives are determined by our environment.
Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
- We should determine what is to be done first.
Bu durumda belirleyici faktör neydi?
- What was the determining factor in this case?
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.
- I'm determined to solve this puzzle before I go to bed.
... is ' which is the portion of the law which says that employers could be able to determine ...
... actions in many cases determine our attitudes ...