to defy an enemy; to defy the power of a magistrate; to defy the arguments of an opponent; to defy public opinion.
Kesinlikle Mary'den daha güzelsin.
- You're definitely prettier than Mary.
Bilimin gerçek tanımı, dünyanın güzelliğini araştırmaktır.
- The real definition of science is that it's the study of the beauty of the world.
Hırs bizi güçlü yaptığı için biz düşmanlarımıza meydan okuruz!
- We defy our foes, for our passion makes us strong!
Onu açıklamak için sana meydan okuyorum.
- I defy you to make it public.
Onlar kralın yasalarına meydan okudular.
- They defied the laws of the king.