Yemek henüz hazır değil.
- The food's not ready yet.
Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar.
- Scientists haven't found a cure for cancer yet.
Sonunda gerçeği öğrenecek.
- He is yet to know the truth.
Sonunda soğuk algınlığın bitti mi?
- Are you over your cold yet?
Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim.
- As yet, I have not completed the sweater.
Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım.
- I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet.
Tom'un şu anda onu yapmak için hazır olduğundan emin değilim.
- I'm not sure Tom is ready to do that yet.
Elvis'in şu anda yaşadığına inanıyorum.
- I believe Elvis yet lives.
Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.
- The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.
Daha bir şey görmedin ki.
- You ain't seen nothing yet.
Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı.
- At present, consensus has yet to be reached.
Yine de gerçeği öğrenmek zorundayız.
- We have yet to learn the truth.
Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.
- Tom's already here, but Bill hasn't come yet.
Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım.
- I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.
Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil.
- God, please give me chastity and continence, but not yet.
Ülke bölünür ancak dağlar ve ırmaklar vardır.
- The country is divided, yet there are mountains and rivers.
The workers went to the factory early and are striking yet.