Tom hakkında endişeliyim.
- I'm concerned about Tom.
Tom Mary'nin güvenliği hakkında endişeli.
- Tom is concerned about Mary's safety.
Ben onunla ilgili değilim.
- I am not concerned with it.
O, babasının rahatsızlığı ile ilgili endişe duymaktadır.
- He is concerned about his father's illness.
Ben sizin sağlığınız için endişe duyuyorum.
- I am concerned for your health.
Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.
- Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management.
Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
- To tell the truth, this matter does not concern it at all.
Bu seni hiç ilgilendirmez.
- This does not concern you at all.
Bu ürün güvenlik için en yüksek kaygı ile tasarlanmıştır.
- This product has been designed with the highest concern for safety.
Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
- Your friends are really concerned about your health.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Ben endişeni paylaşıyorum.
- I share your concern.
Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
- The man is not concerned in this project.
Bu seni hiç ilgilendirmez.
- This does not concern you at all.
Adam bu proje ile ilgilenmiyor.
- The man is not concerned in this project.
Onlar da proje ile ilgileniyorlar.
- They are concerned with the project also.
Tom kendi güvenliği için kaygılıdır.
- Tom is concerned for his safety.
Ekim ayında çok kaygılıydım.
- I was very concerned in October.
O, beni ilgilendiren bir şey değil.
- It's no concern of mine.
Söylemek zorunda olduğum şey, buradaki herkesi ilgilendirir.
- What I have to say concerns everyone here.
Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
- This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
Sorun beni ilgilendirmez.
- The question doesn't concern me.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Bu hepimizi ilgilendiren bir mesele.
- It's a matter that concerns all of us.
Onun mesele ile ilgilenmediği açıktı.
- It was clear that she was not concerned with the matter.
Araba kazaları ile ilgili mevcut yasa değişiklikler gerektirir.
- The existing law concerning car accidents requires amending.
Bu konuyla ilgili, suçlanması gereken kişi benim.
- Concerning this matter, I'm the one to blame.
Bu, firmamızı ilgilendirmiyor.
- It is no concern of our firm.
O benim yegane kaygım.
- That's my sole concern.
Bu ürün güvenlik için en yüksek kaygı ile tasarlanmıştır.
- This product has been designed with the highest concern for safety.
Bana kalırsa işler iyi gidiyor.
- As far as I'm concerned, things are going well.
Bildiği kadarıyla işler yolunda gidiyordu.
- So far as he was concerned, things were going well.
Mark's health was of great concern to Connie.