Benim uzmanlık alanım karşılaştırmalı dindir.
- My major is comparative religion.
Tüm akrabalarım bu şehirde yaşıyor.
- All my relatives live in this city.
Tom benim yakın bir akrabam.
- Tom is a close relative of mine.
Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.
- Today, there is a climate of relative peace in the south-east.
Bu göreceli ve belirsiz.
- This is relative and ambiguous.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
- You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Amerikalı yaşlı vatandaşların nispeten hali vakti yerinde.
- American senior citizens are comparatively well-off.
Yakın bir komşu, uzak bir akrabadan daha iyidir.
- A close neighbor is better than a distant relative.
Tom benim yakın bir akrabam.
- Tom is a close relative of mine.
And need he had of slumber yet, for none / Had suffered more—his hardships were comparative / To those related in my grand-dad's Narrative.