Bazı insanlar kendine zarar vermeyi teselli edici buluyor.
- Some people find self-harm comforting.
Tom'un teselli ediciye ihtiyacı yok.
- Tom doesn't need comforting.
Bu rahatlatıcı bir düşünce.
- That's a comforting thought.
Tom'un rahatlatıcıya ihtiyacı yok.
- Tom doesn't need comforting.
O konfor içinde yaşamaktadır.
- He lives comfortably.
Favori konfor gıdan nedir?
- What's your favorite comfort food?
Ben size rahatlık verebilirim.
- I can give you comfort.
Göz kendi rahatlık düzeyinin ötesini görmez.
- The eye doesn't see beyond its own comfort level.
Herkes onunla birlikte rahat hisseder.
- Everybody feels comfortable with him.
O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.
- She always comforted herself with music when she was lonely.
Onun huzurunda asla rahat hissetmem.
- I never feel comfortable in his presence.
O, onu teselli etmeye çalıştı, ama o ağlamaya devam etti.
- He tried to comfort her, but she kept crying.
Tom Mary'yi teselli etmeye çalıştı.
- Tom tried to comfort Mary.
Tebdilimekânda ferahlık vardır.
- A change of scenery would provide comfort.
Tom Meryem'i ferahlatmak istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Tom Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to comfort Mary.
Bir kadın kızdığında, onu rahatlatmak için ihtiyacın olan tek şey dört küçük öpücüktür.
- When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.
Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
- Markku wanted to comfort Liisa.
Tom Mary'yi teselli etmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Ben sadece seni rahat ettirmek istedim.
- I only wanted to make you comfortable.
the comforts of home.
Rob comforted Aaron because he was lost and very sad.
... a single comforting word. ...