Kapak çıkmak istemiyor.
- The lid doesn't want to come off.
O,yakında geri gelmek için bana söz verdi.
- He gave me a promise to come back soon.
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
Hadi gel içeri. Paranı al ve çıktıktan sonra kapının kapandığından emin ol.
- Come on in. Take your money and make sure the door is closed after you've left.
Hadi, Tom. Ona bir şey söyle.
- Come on, Tom. Say something to her.
Sakın bir daha buraya geleyim deme!
- Don't you dare come here again!
Sadece hoşça kal demeye gelmek istedim.
- I just wanted to come say goodbye.
Dokuzda gelebilir misin?
- Can you come at nine?
Bugün tek başına mı geldin?
- Did you come by yourself today?
Biz silah azaltma konusunda onlarla anlaşmak istiyoruz.
- We hope to come to an accord with them about arms reduction.
Onun yeni romanı önümüzdeki ay çıkacak.
- Her new novel will come out next month.
Önümüzdeki hafta beni görmeye gelmeyecek misin?
- Won't you come and see me next week?
İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.
- Jobs are hard to come by with so many people out of work.
Bu günlerde iş edinmek zor.
- Jobs are hard to come by these days.
Bir içki için girmek ister miydiniz?
- Would you like to come in for a drink?
İçeri girmek ister misin?
- Do you want to come in?
Bu kadar uzağa geldik, bu yüzden şimdi duramayız. Kötü yola düşmek istemiyorum.
- We've come this far, so we can't stop now. I don't want to backslide.
Şimdi uğramak ister misin?
- Do you want to come over now?
Akşam yemeği için uğramak ister misin?
- Would you like to come over for dinner?
Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
- All good things must come to an end.
O gelmese bile, biz başlamak zorunda kalacağız.
- Even if he doesn't come, we'll have to begin.
Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
- You shouldn't have come here to begin with.
Kim gelirse gelsin, ona dışarıda olduğumu söyle.
- Whoever comes, tell him I'm out.
Kim gelirse gelsin kapıyı açmayın.
- No matter who comes, don't open the door.
Tom'un hâlâ gelmeyi planladığından emin olmak zorundaydım.
- I had to make sure Tom was still planning to come.
Tom bugün bizimle olmak için Boston'dan bütün yolu katetti.
- Tom has come all the way from Boston to be with us today.
Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- You may go out only if you come back soon.
Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
- If you don't want to come back, I'll understand.
Savaşın geleceği belliydi.
- It appeared that war would come.
Belki bana geri döneceksin?
- Maybe you'll come back to me?
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Kötü haber çabuk yayılır.
- Ill news comes apace.
Leave it to settle for about three months and, come Christmas time, you'll have a delicious concoctions to offer your guests.
The guests came at eight o'clock.
She’ll be coming ’round the mountain when she comes.
He came after a few minutes.
The pain in his leg comes and goes.
He came to SF literature a confirmed technophile, and nothing made him happier than to read a manuscript thick with imaginary gizmos and whatzits.
If we count three before the come of thee, thwacked thou art, and must go to the women.”.
He was a dream come true.
Winter comes after autumn.
His test scores came close to perfect.
I didn't bargain for Mary's coming so soon.
- I didn't expect that Mary would come so soon.
I don't know when he's coming.
- I don't know when he will come.