Ne yapıyorsun, sevgilim?
- What are you doing, darling?
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Bugün çok çekici görünüyorsun.
- You look very charming today.
Tom'un çekici olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is charming.
Ne cazibeli bir çift!
- What a charming couple!
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
- Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
Resmin kendine ait bir cazibesi var.
- The picture has a charm of its own.
Tom büyüleyici ve dayanılmaz.
- Tom is charming and irresistible.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Baba. Evet canım. Sanırım annem ... Sanırım annemin bir ilişkisi var.
- Dad. Yes, darling. I think that Mom... I think that Mom is having an affair.
Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
- My sweet darling, I miss you so much.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Tom'un sevimli olduğunu inkar edemezsin.
- You can't deny that Tom is charming.
Sevimli ve güvenilir bir kişidir.
- She is a charming and reliable person.
Baba. Evet canım. Sanırım annem ... Sanırım annemin bir ilişkisi var.
- Dad. Yes, darling. I think that Mom... I think that Mom is having an affair.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Joan kız kardeşi kadar çekici.
- Joan is as charming as her sister.
Ne çekici bir kızsın!
- What a charming girl you are!
Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
- Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Tom büyüleyici ve dayanılmaz.
- Tom is charming and irresistible.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
- Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
- My sweet darling, I miss you so much.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir kartal tüyünü saklıyor.
- Tom keeps an eagle feather as a good-luck charm.
Bir tür iyi şans tılsımın var mı?
- Are you some kind of good luck charm?
Well isn't that a darling little outfit she has on.
She wears a charm bracelet on her wrist.
The laughter rose like the charm of starlings.
She tried to win him over with her charms.
After winning three games while wearing the chain, Dan began to think it had been charmed.
He charmed her with his dashing tales of his days as a sailor.
... at the end of the tulip garden two of them are particularly charming ...
... it is preserved the atmosphere of charming rural village ...