The prouder the individual, the harsher the punishment.
- Birey ne kadar gururlu olursa, ceza o kadar sert olur.
Tom certainly hadn't done anything that deserved that kind of punishment.
- Tom kesinlikle o tür cezayı hak edecek bir şey yapmadı.
Tom believes that the death penalty should be abolished.
- Tom ölüm cezasının kaldırılması gerektiğine inanıyor.
The man is liable to the death penalty.
- Adam ölüm cezasına karşı duyarlı.
Jail is where criminals go to be punished.
- Hapishane suçluların cezalandırılmak için gittiği yerdir.
In Singapore, one way to punish a criminal is to whip him or her.
- Singapur'da bir suçluyu cezalandırmanın bir yolu onu ya da onu kırbaçlamaktır.
Cézanne knew how to paint nature in a new way.
- Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.
But that doesn't affect the sentencing.
- Fakat o, cezayı etkilemez.
Tom hasn't been charged.
- Tom cezalandırılmadı.
Tom now faces criminal charges.
- Tom artık cezai kovuşturmayla yüz yüze.
He was disciplined for his wrongdoing.
- O kabahati için cezalandırıldı.
Tom had to pay a fine for jaywalking.
- Tom yaya geçidinden geçmediği için ceza ödemek zorunda kaldı.
Tom paid a $300 fine.
- Tom 300 dolar para cezası ödedi.
Terrible punishments were promised her.
- Ona korkunç cezalar söz verildi.
We should abolish the death penalty.
- Ölüm cezasını kaldırmalıyız.
Tom believes that the death penalty should be abolished.
- Tom ölüm cezasının kaldırılması gerektiğine inanıyor.
We award punitive damages in the amount of two million dollars.
- İki milyon dolarlık ceza tazminatı ödüyoruz.