You ought to answer for what you have done.
- Yaptıkların için cevap vermelisin.
Tom has a lot to answer for.
- Tom cevap vermek için çok şeye sahip.
Tom didn't know how to reply.
- Tom nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.
I can't reply your message immediately, for I can't type fast.
- Hızlı yazamadığım için mesajına hemen cevap veremiyorum.
Tom kept trying to call Mary, but she never answered her phone.
- Tom Mary'yi aramak için uğraşmaya devam etti, ama o hiçbir zaman telefonuna cevap vermedi.
I called his office again and again, but no one answered.
- Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi.
If the telephone rings, can you answer it?
- Eğer telefon çalarsa cevap verebilir misin?
I'm Japanese, the boy answered.
- Çocuk cevap verdi: Ben Japonum.