Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.
- I'll sure be glad to get out of here.
Elbette orada olacağım.
- I'll be there for sure.
Tom bugünkü sınavı geçeceğinden bayağı emin.
- Tom is pretty sure that he'll pass today's exam.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Muhakkak birine söyledin.
- Surely you told somebody.
Beni kimsenin izlemediğini sağlama bağladım.
- I made sure no one was following me.
Geçimimi sağlamak için Fransızcayı yeterince iyi konuşabileceğime eminim.
- I'm sure I can speak French well enough to get by.
Saat üçte mutlaka gel.
- Be sure to come at 3.
Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
- Be sure to come here by five.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
- The weather will be good tonight for sure.
Şüphesiz havalar düzelecektir.
- Surely the weather will become fine.
Şüphesiz Tom bunun farkında.
- Surely Tom is aware of that.
O kesinlikle iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow for sure, but not trustworthy.
Tom elektronik sigara içmenin sigara içmekten daha güvenilir olduğunu düşünüyor ama Mark o kadar emin değil.
- Tom thinks that vaping is safer than smoking cigarettes, but Mary's not so sure.
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.