Biz de ihtiyatlı olmalıyız.
- We have to be cautious, too.
O son derece ihtiyatlı.
- She's extremely cautious.
Çok tedbirli olduğumu düşünüyor musun?
- Do you think I'm being too cautious?
Tom tedbirli bir şekilde kapıyı açtı ve odaya girdi.
- Tom cautiously pushed the door open and entered the room.
Tom dikkatli bir şekilde taşındı.
- Tom moved cautiously.
Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
- As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
Yeni bir şey denemeyecek kadar sakıngan.
- He is too cautious to try anything new.