The mosquitoes are really bad here. I'm getting eaten alive.
- Sivrisinekler burada gerçekten kötü. Canlı canlı yeniliyorum.
These mosquitos are eating me alive!
- Bu sivrisinekler beni canlı canlı yiyorlar!
I don't look down upon any living being. Needless to say, I'm no God. I'm a human being myself; I may have made mistakes, I do admit.
- Ben hiçbir canlıyı küçümsemiyorum. Tabii ki ben Allah değilim. Ben de kulum; hatalarım olmuştur, yalanlamıyorum.
It's a living being, so of course it shits.
- O bir canlı, dolayısıyla doğal olarak sıçıyor da.
My grandfather is 90 years old and very lively.
- Büyükbabam 90 yaşında ve çok canlı.
The discussion the villagers had on the environment was quite lively.
- Köylülerin çevrede yaptığı tartışma oldukça canlıydı.
So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
- İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
Most living creatures in the sea are affected by pollution.
- Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
For some reason I feel more alive at night.
- Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.
The fish he caught yesterday is still alive.
- Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
A crisp wind blew up over the sand dunes from the sea.
- Denizden kum tepelerinin üzerinde canlı bir rüzgar patladı.
Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
- Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?
Many lives were lost in the accident.
- Kazada çok sayıda canlı kayboldu.
Things are looking brighter.
- İşler daha canlı görünüyor.
You are bright and glowy this morning.
- Bu sabah canlı ve parlaksın.
The sky in this photo is very saturated.
- Bu fotoğraftaki gökyüzü çok canlı.
The memories are very fresh and vivid.
- Anılar çok taze ve canlıdır.
The doll was surprisingly lifelike.
- Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi.
A drunk TV presenter vomited during a live broadcast.
- Sarhoş bir TV sunucusu, canlı yayın esnasında istifra etti.
Why are you always so restless?
- Sen neden her zaman tez canlısın?
Children are often impatient and restless.
- Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.
Children are often impatient and restless.
- Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.