It's true that he saw a monster.
- Onun bir canavar gördüğü doğrudur.
There's a monster under my bed.
- Yatağımın altında bir canavar var.
You really have to control your jealousy. It's like a beast inside of you.
- Gerçekten kıskançlığını kontrol etmek zorundasın. O senin içindeki bir canavar gibidir.
They say that music soothes the savage beast, but for me personally, it neither relaxes me nor calms me.
- Onlar müziğin vahşi canavarı sakinleştirdiğini söylüyorlar ama benim için şahsen, o beni ne rahatlatıyor ne de sakinleştiriyor.
Sami was in the belly of the beast.
- Sami canavarın karnındaydı.
Don't provoke the beast.
- Canavarı tahrik etmeyin.
If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children!
- Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!