Seni tekrar aramak zorunda kalacağım.
- I'm gonna have to call you back.
Paula annesini aramak için odadan çıktı.
- Paula left the room to call her mother.
Toplantıya çağırmak istiyorum.
- I'd like to call a meeting.
Polis çağırmak zorunda kalacağım.
- I'm going to have to call the police.
Tom işe geç geldiği için patronu tarafından çağrıldı.
- Tom was called down by his boss for coming late to work.
Ben bir genç kızın yardım çağrısı yaptığını duydum.
- I heard a young girl call for help.
Doktoru çağırmalıyız.
- We had better call the doctor.
Toplantıya çağırmak istiyorum.
- I'd like to call a meeting.
Kimse bana böyle seslenmez.
- Nobody calls me that.
Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!
- King, stop calling me your boy. I'm thirty-two, for God's sake!
Erkek torunum beni davet etmek için aradı.
- My grandson called to invite me over.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
- Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Ziyaret etmeden önce sizi ararım.
- I'll give you a call before I visit you.
Bir gün seni ziyaret etmek istiyorum.
- I would like to call on you one of these days.
Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
- I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
Bir telefon konuşması yapacağım.
- I'll make a phone call.
Robert telefon konuşmasının ortasında kırılıp ayrıldı.
- Robert broke off in the middle of his phone call.
Bir çağrı yapmak istiyorum.
- I'd like to make a call.
Japonya'ya bir çağrı yapmak istiyorum.
- I'd like to make a call to Japan.
Tom bir günde yaklaşık elli telefon konuşması yapar.
- Tom makes about fifty phone calls a day.
Konuşmanızı bir dakika içerisinde bağlayacağım.
- I'll put your call through in a minute.
O bana bir yalancı demekten geri kalmadı.
- He as good as called me a liar.
Keşke bana Tom demekten vazgeçsen.
- I wish you'd stop calling me Tom.
Benim bir telefon konuşması yapmam gerekiyor.
- I need to make a telephone call.
Ona özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.
- I called Susan to apologize to her, but she hung up on me.
Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.
- This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict.
Tom Mary'nin her zaman kendisini aramasını istemiyordu.
- Tom didn't want Mary to call him all the time.
O kazançlarla ilgili vergi talep etti.
- He called for a tax on earnings.
Kredi kartımı kaybettiğim için arıyorum.
- I'm calling because I've lost my credit card.
Randevunu teyit etmek için arıyorum.
- I'm calling to confirm your appointment.
Tom telefonda kızları aramaya alışkındır.
- Tom is accustomed to calling up girls on the telephone.
Canım Tom'u aramak istemedi.
- I didn't feel like calling Tom.
Biri benim adımı sesleniyordu.
- Someone was calling my name.
Birinin adımı seslendiğini duydum.
- I heard someone calling my name.
Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.
- We must avoid calling on others without an appointment.
Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.
- First of all, I have to call on Jim.
Sanırım onu ziyaret etsen iyi olur.
- I think you had better call on him.
Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.
- We must avoid calling on others without an appointment.
Tom beni dün sabah saat dokuzda aradı.
- Tom called me yesterday at nine in the morning.
Bu öğleden sonra beni ara.
- Call me this afternoon.
Sanırım Tom'u arayabilir ve ona uğramasını ve yardım etmesini rica edebilirdim.
- I guess I could call Tom and ask him to come over and help.
Bazen sana uğramamın bir sakıncası var mı? Hayır, hiç.
- Do you mind if I call on you sometime? No, not at all.
Birkaç ay önce Bay Lemond'dan bir davet aldım.
- A few months ago I received a call from Mr Lemond.
Onu davet etmeliydin.
- You should've called her.
Güvenliği çağırmaktan rahatsız olma.
- Don't bother calling security.
Neden onu çağırmayı denemedin?
- Why didn't you try calling her?
Seni çağırdığımı duymadın mı?
- Didn't you hear me calling you?
Onu telefona çağırır mısınız?
- Would you mind calling him to the phone?
Bir taksi çağırdım çünkü yağmur yağıyordu.
- I called a cab, because it was raining.
Bana bir taksi çağırabilir misiniz?
- Can you call me a taxi?
Okay, we are going to call it. Thank you very much everyone, for all your efforts.
Time of death 17:15.
Tom, Mary'nin onu iş yerinde aramasından hoşlanmıyor.
- Tom doesn't like Mary calling him at work.
Yarın işten hastalık izni alıyorum.
- I'm calling in sick tomorrow.
Ona ya bana uğramasını ya da beni aramasını söyle.
- Tell him either to call on me or to ring me up.
İtalya'yı arama için ülke kodu 39'dur.
- The country code for calling Italy is 39.
Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!
- King, stop calling me your boy. I'm thirty-two, for God's sake!
ABD anlaşmayı ihlal edenlere karşı bir silah ambargosu çağrısında bulunuyor.
- The U.S. is calling for an arms embargo against violators of the treaty.
Birisinin yardım çağrısında bulunduğunu duydum.
- He heard someone calling for help.
We could always call on a friend.
The captains call the coin toss.
That person is hurt, call for help!.
I can't see you. Call out to me so I can find you.
Why don't we dispense with the formalities. Please call me Al.
I received several calls today.
Why don't you call me in the morning.
I had to yield to the call of the wild.
This job calls for patience.
A very tall building is called a skyscraper.
He heard a call from the other side of the room.
That sound is the distinctive call of the cuckoo bird.
My partner called 2 spades.
He called'' twelve of the last three recessions.
That was a good call.