Onun planı bir sürü para gerektirmektedir.
- His plan will call for a lot of money.
O hareket edemiyordu ve yardım çağırmak zorunda kaldı.
- He couldn't move and had to call for help.
Yapacak ilk şey doktoru çağırmaktı.
- The first thing to do was call for the doctor.
Almanya'dan mı arıyorsun?
- Are you calling from Germany?
Sizi Bay Kimura diye birisi arıyor.
- A Mr. Kimura is calling you.
Canım Tom'u aramak istemedi.
- I didn't feel like calling Tom.
Tom Mary'yi geç kalacağını söylemek için aramadığından dolayı azarladı.
- Tom scolded Mary for not calling to say she'd be late.
Tom Mary'nin yardım istediğini duydu.
- Tom heard Mary call for help.
Onlar yardım istediler.
- They would call for help.
Güvenliği çağırmaktan rahatsız olma.
- Don't bother calling security.
Tom onu ilk adı ile çağırmamı bırakmamda ısrar ediyor.
- Tom insists I stop calling him by his first name.
Onu çağırıyorum ama gelmiyor.
- I'm calling her but she isn't coming.
Onu telefona çağırır mısınız?
- Would you mind calling him to the phone?
I called for the curse to pick up him.
Yarın işten hastalık izni alıyorum.
- I'm calling in sick tomorrow.
Karımın beni iş yerinde aramasından hoşlanmam.
- I don't like my wife calling me at work.
Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!
- King, stop calling me your boy. I'm thirty-two, for God's sake!
ABD anlaşmayı ihlal edenlere karşı bir silah ambargosu çağrısında bulunuyor.
- The U.S. is calling for an arms embargo against violators of the treaty.
O, yardım çağrısı yapan birini duydu.
- She heard someone calling for help.
I'll call for you just after midday.
This situation calls for a high degree of courage.
The government has called for an end to hostilities in the region.
I leant out of the back door and called for Lucy.
We finished the main course in short order and called for more wine.
John called for Mary to take her to the dance.