but for the fact that; except

listen to the pronunciation of but for the fact that; except
Английский Язык - Турецкий язык

Определение but for the fact that; except в Английский Язык Турецкий язык словарь

only
sırf
only
yalnızca

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi. - Only a few people showed up on time.

Yalnızca kütüphanede çalışırım. - I only study in the library.

only
sadece

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pilaf with meat is eight yuan. The vegetarian pilaf is only four yuan.

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pulao with meat is eight yuan. The vegetarian pulao is only four yuan.

only
sade

İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika. - Walking from the station to the house takes only five minutes.

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

only
yalnız

Yalnızca kütüphanede çalışırım. - I only study in the library.

Partide yalnızca altı kişi vardı. - Only six people were present at the party.

only
{s} biricik

O, biricik oğlunu gömdü. - She has buried her only son.

Sen onun biricik arkadaşıydın. - You were his only friend.

only
{s} bir tek, eşsiz, biricik, yegâne. z
only
bağlaç bir tek
only
safi
only
bir tek

Sorun sadece bir tek şekilde yorumlanabilir. - The question can only be interpreted a single way.

Tek tekerlekli bir bisikletin sadece bir tekeri vardır. - A unicycle has only one wheel.

only
ne var ki
only
{s} ancak

Tom ancak kendini suçlayabilir. - Tom has only himself to blame.

Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır. - However, only the human community has verbal languages as a means of communication.

only
ama

Sadece tek ağzım ama iki kulağım var. - I only have one mouth, but I have two ears.

Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı. - Her only purpose in life was to get rich.

only
bağlaç bundan başka
only
daha

Biraz daha sabırlı olsaydın, bulmacayı yapabilecektin. - You'd be able to do the puzzle if only you had a little bit more patience.

Tek oğlu olduğu için, baba, Ken'i daha çok seviyordu. - Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.

only
(bağlaç) yalnız, ama, fakat
Английский Язык - Английский Язык
only
but for the fact that; except
Избранное