Oyuna kimi getiriyorsun?
- Who are you bringing to the play?
Bir harita getirmediğim için kendimi tekmeleyebilirdim.
- I could kick myself for not bringing a map.
Kameranı getiriyor musun?
- Are you bringing your camera?
Oyuna kimi getiriyorsun?
- Who are you bringing to the play?
Bu, denize su getirmek gibidir.
- This is like bringing water to the sea.
Oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım?
- Do I have to bring my son to your office?
Tom eve bir hediyelik eşya getirmek istedi.
- Tom wanted to bring home a souvenir.
Tayland'da, çocuk yetiştirme babanın sorumluluğu değildir; tamamen anneye aittir.
- In Thailand, bringing up the children isn't the father's responsibility; it's entirely up to the mother.
Lütfen bana bugünün gazetesini getir.
- Bring me today's paper, please.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
The new company director brought a fresh perspective on sales and marketing.
The closer Jones can really bring it.
... bringing it to lots more devices. ...
... their offices, or bringing home office data to use with these machines. They did this ...