Kameranı getiriyor musun?
- Are you bringing your camera?
Bir harita getirmediğim için kendimi tekmeleyebilirdim.
- I could kick myself for not bringing a map.
Oyuna kimi getiriyorsun?
- Who are you bringing to the play?
Kameranı getiriyor musun?
- Are you bringing your camera?
Bu, denize su getirmek gibidir.
- This is like bringing water to the sea.
Öğle yemeğini getirmek zorunda değilsin.
- You do not have to bring your lunch.
Tom eve bir hediyelik eşya getirmek istedi.
- Tom wanted to bring home a souvenir.
Tayland'da, çocuk yetiştirme babanın sorumluluğu değildir; tamamen anneye aittir.
- In Thailand, bringing up the children isn't the father's responsibility; it's entirely up to the mother.
Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.
- In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
- Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
The new company director brought a fresh perspective on sales and marketing.
The closer Jones can really bring it.
... break. And so, in terms of bringing down deductions, ...
... their offices, or bringing home office data to use with these machines. They did this ...