Bana kısaca ne olduğunu anlat.
- Tell me, briefly, what happened.
Ben onu öyle kısa bir sürede yapamam.
- I cannot do it in such a brief time.
Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz ol.
- Please be as brief as possible.
Kısa ve özlü olacağım.
- I'll be brief and concise.
Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
- In brief, you should have accepted the responsibility.
Kısacası, o yanılıyordu.
- In brief, he was wrong.
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Bana planın kısa bir özetini verdi.
- He gave me a brief outline of the plan.
Kısa ve özlü olacağım.
- I'll be brief and concise.
Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı.
- Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents.
Vestiyerde evrak çantamı ve şemsiyemi kontrol ettim.
- I checked my briefcase and umbrella in the cloakroom.
Para evrak çantasından çalındı.
- The money was stolen from his briefcase.
On the beach he always wore a straw hat with a red band and a brief pair of leopard print trunks.
A survey of their follie, a briefe of their barbarisme.