Onu dün gece barda gördüm ve o gerçekten sarhoştu.
- I saw him last night in the bar and he was really drunk.
Onun işe genellikle geç gelmesi yeterince kötüydü fakat sarhoş gelmesi bardağı taşıran son damlaydı ve ben onun işine son verdireceğim.
- It was bad enough that he usually came to work late, but coming in drunk was the last straw, and I'm going to have to let him go.
İçki içmek cevaptır ama şimdi soruyu hatırlayamıyorum.
- Booze is the answer, but now I can't remember the question.
Sarhoş adam düz yürüyemiyordu.
- The drunken man couldn't walk straight.
Polis memuru el fenerini sarhoş adamın yüzüne tuttu.
- The officer shone his flashlight in the drunken man's face.
Tom'un canı sarhoş olmak istedi.
- Tom felt like getting drunk.
Sarhoş olmak işleri daha iyi yapmayacak.
- Getting drunk won't make things better.
Tom eve sürmek için çok içkili.
- Tom is too drunk to drive home.
Tom sadece seks ve içki alemiyle ilgileniyordu.
- Tom was only interested in sex and booze.
Hiçbirimiz içkili değiliz.
- We're all out of booze.
İçki içmek cevaptır ama şimdi soruyu hatırlayamıyorum.
- Booze is the answer, but now I can't remember the question.
Tom sadece seks ve içki alemiyle ilgileniyordu.
- Tom was only interested in sex and booze.
Tom sadece seks ve içki alemiyle ilgileniyordu.
- Tom was only interested in sex and booze.
Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.
- Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
O, gerçek bir ayyaştı.
- He was a real drunkard.
Çocuklar, aptallar ve ayyaşlar doğruyu söyler.
- Children, fools and drunkards tell the truth.
He's normally quite a boozy person, but isn't drinking so much these days.
We all had hangovers after a boozy weekend in town.
We were out all night boozing until we dragged ourselves home hungover.