Tom filled in the blanks.
- Tom boşlukları doldurdu.
Give me a blank sheet of paper.
- Bana boş bir sayfa kağıt verin.
The room has been empty for a long time.
- Oda uzun süredir boş.
This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
- Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
If I were free, I would accept his invitation.
- Ben boş olsam, onun davetini kabul ederim.
I am never free on Sundays.
- Pazar günleri asla boş değilim.
I tried to keep in with her in vain.
- Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım.
I tried in vain to persuade him not to smoke any more.
- Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım.
She parked her car in a vacant lot.
- O, boş bir arazide arabasını park etti.
Is there a vacant seat?
- Boş bir koltuk var mı?
This melon sounds hollow. Maybe that's why it was so cheap.
- Bu kavun boş görünüyor. Belki de çok ucuz olmasının nedeni budur.
It was another hollow promise.
- O başka bir boş sözdü.
Do you think I'm wasting my time?
- Sizce ben zamanımı boşa harcıyor muyum?
Are you seriously thinking about getting a divorce?
- Cidden boşanmayı düşünüyor musunuz?
You can accelerate as much as you want, but since the car's in neutral, we won't be going anywhere.
- İstediğin kadar gaza bas, arabanın vitesi boşta olduğu için hiçbir yere gidemeyiz.
Bring me your resume. I told you there's a vacancy at my office.
- Özgeçmişini bana getir. Sana ofisimde bir boş kadro olduğunu söyledim.
His resignation left a vacancy in the cabinet.
- İstifası kabinede boşluk bıraktı.
He seems to be possessed with idle fancies.
- O, boş fantezilere sahip gibi görünüyor.
We do not live for idle amusement.
- Biz boş eğlence için yaşamıyoruz.
I think I can do it in my spare time.
- Onu boş vaktimde yapabileceğimi düşünüyorum.
I translate sentences on Tatoeba in my spare time.
- Boş zamanımda Tatoeba'da cümle çeviririm.
The apartment was completely bare when we moved in.
- Taşındığımızda daire tamamen boştu.
The shelves were pretty bare.
- Raflar oldukça boştu.
Clear off the shelf, and you can put your books there.
- Rafı boşalt ve kitaplarını oraya koyabilirsin.
Clear the road. It's not safe.
- Yolu boşaltın. Güvenli değil.
Tom cleaned out his bank accounts and disappeared.
- Tom banka hesaplarını boşaltıp ortadan kayboldu.
The dirty water from the pool was drained, and replaced with clean water.
- Kirli su havuzdan boşaltıldı ve temiz su ile değiştirildi.
The farm workers unloaded the truck.
- Çiftçiler kamyonu boşalttı.
Tom unloaded the car.
- Tom arabayı boşalttı.
Young people are apt to waste time.
- Genç insanlar, boşa zaman harcamaya eğilimlidir.
No part of the pig is wasted.
- Domuzun hiçbir parçası boşa gitmedi.
I have to push my bike because one of the tyres is flat.
- Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
Apparently that shabby flat is vacant.
- Anlaşılan o eski püskü daire boş.
The boats looked unoccupied.
- Gemiler boş görünüyordu.
The fitting room over there is unoccupied.
- Oradaki elbise deneme odası boş.
A man standing on the cliff was about to commit suicide by jumping into the void.
- Uçurumun üstünde duran bir adam boşluğa atlayarak intihar etmek üzereydi.
Fadil felt a void in his life.
- Fadıl hayatında bir boşluk hissetti.
Anything is blissful with you. Nothing is meaningful without you.
- Seninle her şey hoş, sensiz her şey boş.
You can do it at your leisure.
- Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.
Please look through these papers at your leisure.
- Lütfen boş vaktinde bu evrakları incele.
Those who wash the donkey's head waste soap.
- Eşeğin başını yıkayanlar sabunu boşa harcarlar.