He has no leisure for sport.
- Onun spor için boş zamanı yok.
You can do it at your leisure.
- Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.
I translate sentences on Tatoeba in my spare time.
- Boş zamanımda Tatoeba'da cümle çeviririm.
Yuriko arranges flowers in her spare time.
- Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.
Generally speaking, college students have more free time than high school students.
- Genellikle üniversite öğrencilerinin lise öğrencilerine göre daha fazla boş zamanı vardır.
Tom and Mary had way too much free time on their hands.
- Tom ve Mary'nin ellerinde oldukça çok fazla boş zamanı vardı.
I often spend my leisure time listening to the radio.
- Boş zamanımı çoğunlukla radyo dinleyerek geçiririm.
In her leisure time, she enjoys swimming and tennis.
- Onun boş zamanlarında, o yüzme ve tenisin tadını çıkarır.