Ölen yapraklarını atan ağaç gibi ol.
- Sei wie ein Baum und lasse die toten Blätter fallen.
Fikrini değiştir, ama prensiplerini değil. Bir ağaç yapraklarını değiştirebilir, ama köklerini asla.
- Ändere deine Meinung, aber niemals deine Prinzipien. Ein Baum kann seine Blätter wechseln, aber niemals seine Wurzeln.
Meg dört yapraklı yonca buldu.
- Meg found a four leaf clover.
Kuru bir yaprak yere düştü.
- A dead leaf fell to the ground.
E vitamini bakımından zengin gıdalar koyu yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, sert kabuklu yemişler ve tam taneli hububatları içermektedir.
- Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals.
Yeterince yapraklı sebze yemiyoruz.
- We don't eat enough leafy vegetables.
Oğlum bugünlerde karşılık vermiyor, o yeni bir sayfa açmış olmalı.
- My son doesn't talk back these days; he must have turned over a new leaf.
Tom Mary'ye hayatında yeni bir sayfa açacağına söz verdi.
- Tom promised Mary that he'd turn over a new leaf.