Acı şekilde ağladığını duymaya katlanamam.
- I can't abide hearing you cry so bitterly.
Roka ve diğer acı şeylere katlanamam.
- I can't stand arugula or any bitter greens.
Ben şiddetli bir hayal kırıklığına uğradım.
- I was bitterly disappointed.
Onlar şiddetli düşmanlar.
- They are bitter enemies.
Ona karşı niçin öyle sertsin?
- Why are you so bitter against her?
Tom hayattan bıkmış sert yaşlı bir adamdı.
- Tom was a bitter old man who was sick of life.
Keskin olarak soğuktu.
- It was bitterly cold.
Eğer hastaysan, bal acı tat verir.
- If you're sick, honey tastes bitter.
Kötü bir öksürüğüm vardı, bu yüzden acı reçete aldım.
- I had a bad cough, so I took the bitter medicine.
O, kahvenin acılığına dayanamadı.
- He couldn't stand the bitterness of the coffee.
Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.
- Bitterness and revenge are not part of my character. Life's too short. One shouldn't spend time on bitterness and revenge.
Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.
- Bitterness and revenge are not part of my character. Life's too short. One shouldn't spend time on bitterness and revenge.
The coffee was bitter.
They're bitter enemies.
A bitter wind blew from the north.