I just acquired some land that's contiguous to your farm.
- Çiftliğinize bitişik bir arazi aldım.
Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
- Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
The gallbladder is found adjacent to the liver.
- Safra kesesi karaciğere bitişik bulunur.
The post office is adjacent to the library.
- Postane kütüphaneye bitişiktir.
The next-door neighbour's guest is a guest who eats lots of persimmons.
- Bitişik komşunun misafiri çok hurma yiyen bir misafirdir.
Tom doesn't get along with the man who lives next door.
- Tom bitişikte yaşayan adamla geçinemiyor.
The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door.
- Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.
Tom is Mary's next-door neighbor.
- Tom Mary'nin bitişik komşusu.
Tom told Mary to go next door and see if the neighbors needed any help.
- Tom Mary'ye bitişik komşuya gitmesini ve komşunun yardıma ihtiyacı olup olmadığını anlamasını söyledi.
He lived next to his uncle.
- O amcasına bitişik yaşadı.
It's next to that building.
- O, o binaya bitişiktir.
Sitting at the adjoining table was a German-speaking couple.
- Bitişik masada oturan, Almanca konuşan bir çiftti.
Tom looked into the adjoining bedroom.
- Tom, bitişik yatak odasına baktı.
She lived next door to us.
- O bizim bitişikte yaşadı.
Tom doesn't get along with the man who lives next door.
- Tom bitişikte yaşayan adamla geçinemiyor.