You live next to somebody I work with.
- Birlikte çalıştığım birinin yanında yaşıyorsun
Tom sat down next to someone he didn't know.
- Tom tanımadığı birinin yanında oturdu.
As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
- Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
Somebody had drowned her in the bathtub.
- Biri onu küvette boğmuştu.
One of my dreams is to learn Icelandic.
- Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.
Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.
- Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.
Televizyon ilettigi bilgilerle insanlari kontrol altinda tutmakla beraber istedigi yöne cekebiliyor.
I'm sure Tom wouldn't mind if you ate one of the cookies he baked this afternoon.
- Bu öğleden sonra pişirdiği kurabiyelerden birini yesen Tom'un umursamıyacağından eminim.
I usually don't like sweet things, but I will try one of your cookies.
- Ben genellikle tatlı şeyleri sevmiyorum ama senin kurabiyelerinden birini deneyeceğim.
Anyone could do that.
- Herhangi biri onu yapabilir.
Anyone can cultivate their interest in music.
- Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.
Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook.
- Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.
I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.
Anyone could do that.
- Herhangi biri onu yapabilir.
Anyone can cultivate their interest in music.
- Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.
I don't have a soul, and neither does anyone else.
- Benim bir ruhum yok ve başka birinin de yok.
Does anyone have a soul?
- Herhangi biri bir ruha sahip midir?
Poland was one of the first countries to recognize the Republic of Turkey.
- Polonya, Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk ülkelerden biriydi.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
Don't challenge someone who has nothing to lose.
- Kaybedecek bir şeyi olmayan birine meydan okuma.
Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life.
- Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.
Tom bought a bag of apples and he ate a third of them in one day.
- Tom bir çanta elma satın aldı ve bir günde bunların üçte birini yedi
Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident.
- Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.
One parsec is the distance at which one astronomical unit subtends an angle of one arcsecond.
- Bir parsek bir astronomik birimin bir arksaniyelik bir dereceye karşılık geldiği mesafedir.
Here is a sample of the work of one of our workmen.
- İşte bizim işçilerden birinin işinin bir örneği.
There are nine planets travelling around the sun, the earth being one of them.
- Güneşin etrafında dönen dokuz gezegen vardır,Dünya onlardan biridir.
I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.