Tom found Mary lying unconscious on the kitchen floor.
- Tom Mary'yi mutfak zemininde bilinçsizce yatarken buldu.
He was unconscious most of the time.
- Çoğu zaman bilinçsizdi.
Life is a state of consciousness.
- Hayat bir bilinç halidir.
The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.
His rudeness was conscious, not accidental.
- Onun kabalığı tesadüfi değil bilinçliydi.
The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
- Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.
Conscience is the knowledge that someone is watching.
- Bilinç birinin izlediği bilgidir.