Tom did it on purpose.
- Tom onu bilerek yaptı.
Jack broke his mother's valuable vase, but he didn't do it on purpose, so she wasn't angry.
- Jack annesinin değerli bir vazosunu kırdı, ama bilerek yapmadı, bu yüzden o kızmadı.
Tom purposely left the last page blank.
- Tom bilerek son sayfayı boş bıraktı.
I purposely didn't do that.
- Ben onu bilerek yapmadım.
He deliberately exposed her to danger.
- Bilerek onu tehlikeye maruz bıraktı.
She hurt me deliberately.
- O bana bilerek zarar verdi.
We aren't born knowing everything.
- Her şeyi bilerek doğmuyoruz.
No one is born knowing everything.
- Hiç kimse her şeyi bilerek doğmaz.
This page has been intentionally left blank.
- Bu sayfa bilerek boş bırakılmıştır.
Do you mean you hide your beauty intentionally?
- Güzelliğini bilerek mi gizlediğini söylemek istiyorsun?
Tom nodded knowingly.
- Tom bilerek başını salladı.
A healthy man does not know the value of health.
- Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.
Do you know how to play mahjong?
- Mahjong oynamayı biliyor musun?
Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
She got married without her parents knowing it.
- O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
Ken can play the violin, not to mention the guitar.
- Ken keman çalabilir, gitardan bahsetmeye bile gerek yok.
Ken is as tall as Bill.
- Ken Bill kadar uzun boylu.
His name is known to everyone in this town.
- Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.
The firm is known for its high-quality products.
- Firma, yüksek kaliteli ürünleriyle bilinmektedir.