Davranışı sıradışıydı.
- Her behaviour was out of the ordinary.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Tom içmeyi bırakmaya ve davranışını değiştirmeye karar verdi.
- Tom decided to stop drinking and reform his behavior.
Ben davranışımdan utandım.
- I was ashamed of my behavior.
Onun kendini beğenmiş tavırları kırıcı.
- His smug behavior is offensive.
Onun küstah tavırlarına dayanamadım.
- I couldn't put up with her arrogant behavior.
Bu hareketin, kadınların davranışları üzerine büyük bir etkisi vardı.
- This movement had a great impact on the behavior of women.
Çocuğun okul arkadaşlarına karşı davranışı ve tutumu ibret vericiydi.
- The child's behaviour and attitude towards his fellow students was exemplary.