Daha iyi bir iş arıyor.
- Er sucht eine bessere Arbeit.
Günden güne daha iyi olacağım.
- Ich werde von Tag zu Tag besser.
Sen en iyisi polis gelene kadar bekle.
- Du solltest besser warten, bis die Polizei kommt.
Bir şey söylememenin en iyisi olduğunu düşünüyordum.
- Ich dachte, es wäre besser, nichts zu sagen.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that is better.
Kendimi geliştirmek için her şeyi yapmaya hazırım.
- I'm prepared to do anything to better myself.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
- I like vocal music better than instrumental music.
Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.
- After I got married, my Japanese got better and I could understand more.
Tom bir sonraki sınavda daha iyi yapmak zorunda yoksa benim dersimde başarısız olacak.
- Tom has to do better on the next test or he'll fail my class.
Dünyamızı daha iyi yapmak için çalışalım.
- Let's try to make our world better.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
- We know we can do better.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
- No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
Mary sadece daha güzel değil fakat Alice'den daha iyi notlar alır.
- Mary isn't only prettier, but she gets better grades than Alice.
İnsanlar birbirleriyle dostça ilişkiler kurunca dünyanın daha güzel bir yer olmasını umut ediyorum.
- If people have friendly relationships, I hope the world will be a better place.
No matter what I do, she says I can do better.
- Was auch immer ich tue, sie sagt, ich kann es besser.
I don't have anything better to do.
- Ich habe nichts Besseres zu tun.
I'm feeling much better today.
- Ich fühle mich heute viel besser.
He looks much better now.
- Er sieht jetzt viel besser aus.