bekleyin

listen to the pronunciation of bekleyin
Турецкий язык - Английский Язык
(Bilgisayar) please wait

Please wait for thirty minutes. - Lütfen otuz dakika bekleyin.

Please wait for me at the station. - Lütfen beni istasyonda bekleyin.

wait

Wait till the soup warms. - Çorba ısınıncaya kadar bekleyin.

Please wait five minutes. - Lütfen beş dakika bekleyin.

bekle
expect

Don't expect too much. - Çok fazla şey bekleme.

The math homework proved to be easier than I had expected. - Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.

bekle
hold on

Can you hold on a little longer? - Biraz daha bekler misiniz?

Hold on a moment, please. - Biraz bekleyin, lütfen.

lütfen bekleyin
Please wait to be seated
bekle
hang on

Now, hang on a second. - Şimdi, bir saniye bekle.

Hang on till I get to you. - Seni alana kadar bekle.

bekle
wait

Carlos waited a moment. - Carlos bir müddet bekledi.

Please wait half an hour. - Lütfen yarım saat bekle.

bekle
held on
bekle
{f} expected

The math homework proved to be easier than I had expected. - Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.

It is expected that the tsunami surge will be ten meters or less. - Tsunami dalgalarının on metre ya da daha az olacağı beklenmektedir.

bekle
(Bilgisayar) pause

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

bekle
hold your horses
bekle
(Bilgisayar) waitfor
bekle
(Konuşma Dili) not so fast
lütfen bekleyin
one moment please
lütfen bekleyin
(Bilgisayar) please wait
bekle
{f} waiting

Five patients were in the waiting room. - Bekleme salonunda beş hasta vardı.

Waiting for a bus, I met my friend. - Bir otobüs beklerken, arkadaşımla buluştum.

bekle
await

Awaiting your quick response . . . - Hızlı yanıtın bekleniyor.

Tom is in jail, awaiting trial. - Tom duruşmayı beklerken hapistedir.

bekle
bide

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

bekle
watch to
bekle
watch for
bekle
wait for

Please wait for thirty minutes. - Lütfen yarım saat bekle.

We can hardly wait for the party on Friday. - Cuma günkü partiyi bekleyemeyiz.

bekle
bode
bekle
{f} bided
bekle
{f} biding
bekle
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
look forward

If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries. - Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.

I'll look forward to it. - Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.

bekle
hold#on
bekle
look#forward
bir saniye bekleyin
hang on for a second
burada bir dakika bekleyin lütfen
Wait here a moment please
bekleyin
Избранное