before some future time; before the end; eventually; in time

listen to the pronunciation of before some future time; before the end; eventually; in time
Английский Язык - Турецкий язык

Определение before some future time; before the end; eventually; in time в Английский Язык Турецкий язык словарь

yet
henüz

Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar. - Scientists haven't found a cure for cancer yet.

O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir. - He isn't back yet. He may have had an accident.

yet
sonunda

Sonunda gerçeği öğrenecek. - He is yet to know the truth.

Sonunda soğuk algınlığın bitti mi? - Are you over your cold yet?

yet
conj. yine de
yet
şimdi

Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım. - I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet.

Şimdiye kadar hiçbir kazağı bitirmedim. - As yet, I have not completed the sweater.

yet
şu anda

Elvis'in şu anda yaşadığına inanıyorum. - I believe Elvis yet lives.

Tom'un şu anda onu yapmak için hazır olduğundan emin değilim. - I'm not sure Tom is ready to do that yet.

yet
oysaki
yet
daha

Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti. - The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.

Daha bir şey görmedin ki. - You ain't seen nothing yet.

yet
şu tapta
yet
aynı zamanda
yet
yine de

Yine de gerçeği öğrenmek zorundayız. - We have yet to learn the truth.

Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı. - At present, consensus has yet to be reached.

yet
bununla beraber
yet
ama

Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi. - Tom promised to come, but hasn't showed up yet.

Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım. - I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.

yet
ve yine
yet
(zarf) hâlâ, henüz, daha, şimdiye kadar, şimdiye dek, sonunda, hatta, yine de
yet
derhal
yet
ancak

Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar. - Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.

John henüz gelmedi, ancak o gelirse, seni ararım. - John has not come yet, but when he does, I will call you.

yet
not as yet henüz değil
yet
daha; henüz; hâlâ: They haven't come yet. Daha gelmediler. "Can I come in?" "Not yet." "Girebilir miyim?" "Henüz değil." I have yet to
yet
(bağlaç) yine de, ama, ancak, buna rağmen, oysa
Английский Язык - Английский Язык
yet
before some future time; before the end; eventually; in time

    Расстановка переносов

    be·fore some fu·ture time; be·fore the end; eventually; in time

    Произношение

Избранное