Suçun iğrençliğinden habersizdi.
- He was unaware of the enormity of the offense.
Sami, Leyla'yı yönlendiren tatmin edilemez hırstan tamamen habersizdi.
- Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
O, durumun farkında değildi.
- He was unaware of the situation.
Tom patronu için önemli bir belgeyi çevirirken, bazı hatalar yaptığının farkında değildi.
- Tom was unaware of some errors he had made when translating an important document for his boss.