Kuzey güneyden zıt yöndedir.
- North is the opposite direction from south.
Onlar zıt yönlere gittiler.
- They went in opposite directions.
Yanlışlıkla ters yöne giden bir trene bindim.
- By mistake I boarded a train going in the opposite direction.
Bu, benim beklediğimin tersi.
- This is the opposite of what I expected.
Aksi yöne gitmen gerekir.
- You should go in the opposite direction.
Sevinmek, üzülmenin karşıtıdır.
- Delight is the opposite of sorrow.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
- People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
Onların evi otobüs durağının tam karşısında.
- Their house is just opposite the bus stop.
Onun evi otobüs durağının tam karşısında.
- Her house is just opposite the bus stop.
Benim görüşüm karşı yönde.
- My opinion is the opposite.
Sami karşı yönden geliyordu.
- Sami was coming in the opposite direction.
Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
- They live in the house opposite to ours.
Tom Mary'nin karşısına oturdu.
- Tom sat opposite Mary.
Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
- They live in the house opposite to ours.
Karşıda altı katlı bir bina var.
- Opposite there is a six-story building.
He has a lot of success with the opposite sex.
I was on my seat and she stood opposite.
She saw him walking on the opposite side of the road.
Up is the opposite of down.
... miles in circumference with two beams of proteins circulating in opposite directions, then slamming ...
... And then Newton had a third law of motion. For every action, there's an equal and opposite ...