Tom derin dağlarda izole bir köyde büyüdü.
- Tom grew up in an isolated village deep in the mountains.
Köy sel tarafından izole edildi.
- The village was isolated by the flood.
Tom'un ıssız bir taşra yolunda patlak bir lastiği var ve onu nasıl değiştireceği konusunda bir fikri yok.
- Tom got a flat tyre on an isolated country road and had no idea how to change it.
Onun antisosyal davranışları, onu izole etti.
- His antisocial behavior isolated him.
Biz sorunu izole ettik.
- We've isolated the problem.
ör: isolated student, isolated disabled people.
Çok yalnız hissettim.
- I felt very isolated.
Tom çok yalnız hissetti.
- Tom felt very isolated.
Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
- No nation can exist completely isolated from others.
Çin yüzlerce yıldır soyutlanmıştır.
- China was isolated for hundreds of years.
Leyla ailesi tarafından, özellikle de annesi tarafından sosyal olarak soyutlanmıştı.
- Layla was socially isolated by her parents, especially her mother.
Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
- No nation can exist completely isolated from others.
... cannot be so isolated. ...
... so isolated were they. ...