Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
- The old man lives alone.
İş onun tarafından yalnız başına mı yapıldı.
- Was the work done by him alone?
O yalnız başına kahvaltı yaptı.
- He had breakfast all alone.
Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
- If I go, you'll be all alone.
O tek başına yürümeyi sever.
- She likes to walk alone.
Tek başına yaşıyordu.
- She is used to living alone.
O tek başına yürümeyi sever.
- She likes to walk alone.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Lütfen sadece beni yalnız bırakın. Düşünmek istiyorum.
- Please just leave me alone. I want to think.
Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
- They said they only wanted to be left alone.
She walked home alone.
The responsibility is theirs alone.
The job was to hard for me to do alone.
I can't ask for help because I am alone.
... alone. And there are a bunch of things we can do to make sure your future is bright. ...
... Muscle power alone can't clear the path to the modern age, ...