Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.
- It requires a good taste to study art.
Büyük sanatçıların vatanı yoktur.
- Great artists have no country.
Onun farkında olmak zorundayız.
- We have to be aware of that.
Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.
- We have to be careful with expenses.
Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.
- If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Sıkılmak bir günahtır.
- To be bored is a sin.
Dikkatli olmak zorundasın.
- You have to be careful.
Artık dikkatli olmak zorundayım.
- I have to be careful from now on.
Sakin ol ve rahat ol.
- Calm down and be cool.
Sakin ol ve rahat ol.
- Calm down and be cool.
Sakin olmaya çalışıyor.
- He's trying to be cool.
Ben bu işin içinde yer almak istemiyorum.
- I don't want to be involved in this affair.
Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
- Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
O sadece yalnız kalmak istiyor.
- She just wants to be left alone.
Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
- They said they only wanted to be left alone.
Bu Rembrandt tablo bir sanat eseridir.
- This Rembrandt painting is a work of art.
Cornelius Gurlitt Naziler tarafından çalınan 1400 sanat eserini dairesinde saklamıştı.
- Cornelius Gurlitt had hidden 1400 works of art stolen by the Nazis in his apartment.
Sanatçı her zaman yalnız resim yapmıştır.
- The artist always painted alone.
O, resim sanatını mükemmelliğe taşıdı.
- He brought the art of painting to perfection.
Onun evine gitme hakkında dikkatli olsan iyi olur.
- You'd better be careful about going to her house.
Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.
- Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed.
Sessiz ol, yoksa bebek uyanacak.
- Be quiet, or the baby will wake up.
Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.
- I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
Sami her zaman her durumda haklı olmak istiyor.
- Sami always wants to be right in all situations.
Herkes haklı olmak ister.
- Everyone wants to be right.
O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.
- He is a famous man, to be sure, but I don't like him.
O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
25 harf uzunluğunda olan ' anticonstitutionnellement ' Fransızcada en uzun kelimedir.
- Being 25 letters long, 'anticonstitutionnellement' is the longest word in French.
İnsanlar dürüst olan birine alışkın değildir.
- People are not used to someone being honest.
İnsanoğlu değiştikçe dil de değişir.
- Language changes as human beings do.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
Zengin olmak için kesin bir yöntem, zengin doğmuş olmaktır.
- A sure method to be rich is to be born rich.
Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
- Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
Bu yaz günü çok çabuk bitecek!
- This summer's day will be over all too soon!
Aramızdaki her şeyin biteceğini söyledi.
- She said everything will be over between us.
Please be quiet, baby is sleeping.
It had been six days since his departure, when I received a letter from him.
We liked to chat while we were eating.
François Mitterrand was president of France from 1981 to 1995.
He is gone.
The dog was drowned by the boy.
3 times 5 is fifteen.
Today is the second, so I guess next Tuesday must be the tenth.
I have been to Spain many times.
He was five-eight.
He looks twelve, but is actually thirteen, and will turn fourteen next week.
To be or not to be, that is the question.
It is in the eighties outside, and next week it is expected to be in the nineties! (Fahrenheit degrees).
Why is it so dark in here?.
Mary and John, are you listening?.
Mary, where are you going?.
We are not coming.
They are here somewhere.
A physician was immediately sent for; but on the first moment of beholding the corpse, he declared that Elvira's recovery was beyond the power of art.
There is a debate as to whether graffiti is art or vandalism.
They must be like the last group who stayed.
If he's like I don't want to, then be like Pretty please! - it means a lot to me.
If you want to give it a try, be my guest!.
I've been off drugs for almost a month.
She's on vacation, so she'll be off the net for another week.
I'm off — see you later!.
When Suzie asked if she could borrow John's bicycle, John said, Be my guest..
They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.
- Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler.
The small car boom is ending.
- Küçük araba artışı sona eriyor.
The Great Depression triggered a great surge in crime.
- Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.
Food prices have surged.
- Gıda fiyatları arttı.
Travel agencies' profits soared.
- Seyahat acentalarının gelirleri arttı.
The company's profits soared.
- Şirketin kazancı arttı.
It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.