The accident arose from a simple mistake.
- Kaza basit bir hatadan ortaya çıktı.
Tom couldn't even answer the simple questions.
- Tom basit sorulara bile cevap veremedi.
There is probably an easy solution to the problem.
- Soruna basit bir çözüm muhtemelen mevcut.
This English novel is not easy enough for you to read in a week.
- Bu İngilizce roman, bir haftada okunacak kadar basit değil.
Tom said something crude about the way Mary was dressed.
- Tom Mary'nin giyinme tarzı hakkında basit bir şey söyledi.
Mike made a crude table out of logs.
- Mike kütüklerden basit bir masa yaptı.
It's basically quite simple.
- Bu aslında oldukça basit.
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
Digital cameras aren't as good as rudimentary cameras.
- Dijital fotoğraf makineleri basit kameralar kadar iyi değildir.
Tom ate plain and simple food.
- Tom, sade ve basit bir yemek yedi.
Fadil got away with murder. Plain and simple.
- Fadıl cinayetten ceza almadı. Sade ve basit.
It's simpler and more reliable.
- Bu daha basit ve daha güvenilir.
Is there a simpler amino acid than glycine?
- Glisinden daha basit bir amino asit var mı?
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
That's a pretty straightforward question.
- Bu oldukça basit bir soru.
Now that was a simplistic answer.
- Şimdi bu basit bir cevaptı.