I play bass guitar in a guitar ensemble.
- Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
Basset hounds are gentle dogs.
- Basset tazıları kibar köpeklerdir.
Tom wants to buy a bass guitar, but he doesn't have enough money.
- Tom bir bas gitar almak istiyor ama yeterli parası yok.
Tom doesn't know how to play the bass guitar.
- Tom nasıl bas gitar çalacağını bilmiyor.
He pressed me to stay a little longer.
- O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
He has to have his blood pressure taken every day.
- O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
Newly printed books smell good.
- Yeni basılmış kitaplar güzel kokuyor.
Tom finds it difficult to read small print.
- Tom küçük baskıyı okumayı zor buluyor.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
I wish you would make a list of the newly published books.
- Keşke yeni basılmış kitapların bir listesini yapsan.
We finally published the book.
- Sonunda kitabı bastık.
He pressed me to stay a little longer.
- O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
He pressed the brake pedal.
- O, fren pedaline bastı.
Time is pressing, and quick action is needed.
- Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.
The union is pressing for a ten-percent pay hike.
- Sendika yüzde on oranında ücret zammı için baskı yapıyor.
Why did you put off the printing of my book?
- Benim kitabımın baskısını niçin erteledin?
This textbook, having been printed in haste, has a lot of printing mistakes.
- Bu ders kitabının, aceleyle basıldığı için, bir sürü hatası var.
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.