I play bass in a jazz band.
- Bir caz orkestrasında bas gitar çalıyorum.
I play bass guitar in a guitar ensemble.
- Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
I play bass guitar in a guitar ensemble.
- Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
I quit playing the bass guitar.
- Ben bas gitar çalmayı bırakıyorum.
He pressed me to stay a little longer.
- O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
Please put a cassette in the VCR and press the record button.
- Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
This book will be printed next year.
- Bu kitap, gelecek yıl basılacak.
This book is out of print.
- Bu kitabın baskısı tükendi.
A lot of books are published every year.
- Her yıl bir sürü kitap basılır.
We finally published the book.
- Sonunda kitabı bastık.
The crowd pressed toward the gate.
- Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
She pressed her lips firmly together.
- Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
The union is pressing for a ten-percent pay hike.
- Sendika yüzde on oranında ücret zammı için baskı yapıyor.
Right now, we have a problem that's a little more pressing.
- Şu anda, biraz daha fazla baskı yapan bir problemimiz var.
Mistakes in the printing should be pointed out at once.
- Baskıdaki hatalara derhal dikkat çekilmelidir.
This textbook, having been printed in haste, has a lot of printing mistakes.
- Bu ders kitabının, aceleyle basıldığı için, bir sürü hatası var.
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.